
İmplicate İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı
Implicate
İngilizce anlamı: to show that someone is involved in a crime or a dishonest act
Implicate kelimesi, bir suç veya dürüst olmayan bir eylemle birisinin ilgili olduğunu göstermek için kullanılır.
Örnek cümleler:
- The evidence implicate him in the theft. (Kanıtlar onu hırsızlıkla bağlantılı gösteriyor.)
- She was implicated in the scandal. (O skandalda yer aldığı iddia ediliyor.)
- The report implicates the company in environmental damage. (Rapor, şirketi çevresel hasara neden olmakla suçluyor.)
- The investigation implicated several high-ranking officials. (Soruşturma, birkaç üst düzey yetkilinin karıştığını ortaya çıkardı.)
- His fingerprints implicate him in the murder. (Parmak izleri, cinayette yer aldığını gösteriyor.)
- The DNA evidence implicates the suspect. (DNA kanıtları, şüphelinin suçlu olduğunu gösteriyor.)
- The email implicates him in the fraud. (E-posta, onu dolandırıcılıkla ilişkilendiriyor.)
- The witness testimony implicates the defendant. (Tanık ifadesi, sanığı suçlamakta.)
- The video footage implicates the suspect in the robbery. (Video kaydı, şüpheliyi soygunla bağlantılı gösteriyor.)
- The forensic evidence implicates the suspect. (Adli kanıtlar, şüphelinin suçlu olduğunu gösteriyor.)
- His confession implicated his accomplice. (İtirafı, suç ortağını suçlamakta.)
- The phone records implicate him in the conspiracy. (Telefon kayıtları, onu komplo kurmakla bağlantılı gösteriyor.)
- The bank records implicate the employee in embezzlement. (Banka kayıtları, çalışanı zimmetine para geçirmekle suçluyor.)
- The document implicates the company in bribery. (Belge, şirketi rüşvetle ilişkilendiriyor.)
- The investigation is ongoing and more people may be implicated. (Soruşturma devam ediyor ve daha fazla insan suçlanabilir.)
- The evidence is circumstantial and doesn’t directly implicate the suspect. (Kanıtlar dolaylı ve şüpheliyi doğrudan suçlamıyor.)
- The report found no evidence to implicate the company in wrongdoing. (Rapor, şirketi herhangi bir yanlışlıkla ilişkilendirecek kanıt bulamadı.)
- The police had no evidence to implicate the suspect. (Polis, şüpheliyi suçlamak için kanıt bulamadı.)
- The witness statement was crucial in implicating the suspect. (Tanık ifadesi, şüphelinin suçlu olduğunu göstermek için önemliydi.)
- The prosecutor hopes to implicate the entire criminal organization. (Savcı, tüm suç örgütünü suçlamayı umuyor.)
Implicate
İngilizce anlamı: to show that someone is involved in a crime or a dishonest act
Implicate kelimesi, bir suç veya dürüst olmayan bir eylemle birisinin ilgili olduğunu göstermek için kullanılır.
Örnek cümleler:
- The evidence implicates her in the embezzlement. (Kanıtlar, onu zimmetine para geçirmekle bağlantılı gösteriyor.)
- His behavior implicates him in the cover-up. (Davranışı, onu örtbas etmekle ilgili gösteriyor.)
- The report implicates the government in the corruption scandal. (Rapor, hükümeti yolsuzluk skandalıyla ilişkilendiriyor.)
- The witness testimony implicates the CEO in insider trading. (Tanık ifadesi, CEO’yu içeriden ticaretle suçluyor.)
- The leaked documents implicate several politicians in bribery. (Sızan belgeler, birkaç siyasetçiyi rüşvetle bağlantılı gösteriyor.)
- The investigation is expected to implicate more people in the fraud scheme. (Soruşturmanın, dolandırıcılık düzeninde daha fazla insanı suçlaması bekleniyor.)
- The DNA evidence implicates the suspect in the assault. (DNA kanıtları, şüpheliyi saldırıyla bağlantılı gösteriyor.)
- The testimony of the victim implicates the accused in the sexual harassment case. (Mağdurun ifadesi, sanığı cinsel taciz davasında suçluyor.)
- The documents found in his possession implicate him in the cyber attack. (Onun elinde bulunan belgeler, onu siber saldırıda yer almakla suçluyor.)
- The forensic analysis implicates the suspect in the arson case. (Adli analiz, şüpheliyi kundaklama davasında yer aldığını gösteriyor.)
- The surveillance footage implicates the employee in stealing from the cash register. (Gözetim kaydı, çalışanı kasadan para çalmakla suçluyor.)
- The phone records implicate the suspect in drug trafficking. (Telefon kayıtları, şüpheliyi uyuşturucu kaçakçılığıyla bağlantılı gösteriyor.)
- The documents implicating the company in tax evasion were leaked to the media. (Şirketi vergi kaçakçılığıyla ilişkilendiren belgeler medyaya sızdırıldı.)
- The computer forensics team found evidence implicating the hacker in the data breach. (Bilgisayar adli tıp ekibi, hacker’ı veri ihlalinde yer almakla suçlayan kanıtlar buldu.)
- The report implicates the charity in misusing funds. (Rapor, hayır kurumunu fonları yanlış kullanmakla suçluyor.)
- The circumstantial evidence implicates the defendant in the murder case. (Dolaylı kanıtlar, sanığı cinayet davasında yer aldığını gösteriyor.)
- The text messages implicate the suspect in the robbery. (Met
Hemen Yorum Yaz