İmplicate İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

İmplicate İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Implicate

İngilizce anlamı: to show that someone is involved in a crime or a dishonest act

Implicate kelimesi, bir suç veya dürüst olmayan bir eylemle birisinin ilgili olduğunu göstermek için kullanılır.

Örnek cümleler:

  1. The evidence implicate him in the theft. (Kanıtlar onu hırsızlıkla bağlantılı gösteriyor.)
  2. She was implicated in the scandal. (O skandalda yer aldığı iddia ediliyor.)
  3. The report implicates the company in environmental damage. (Rapor, şirketi çevresel hasara neden olmakla suçluyor.)
  4. The investigation implicated several high-ranking officials. (Soruşturma, birkaç üst düzey yetkilinin karıştığını ortaya çıkardı.)
  5. His fingerprints implicate him in the murder. (Parmak izleri, cinayette yer aldığını gösteriyor.)
  6. The DNA evidence implicates the suspect. (DNA kanıtları, şüphelinin suçlu olduğunu gösteriyor.)
  7. The email implicates him in the fraud. (E-posta, onu dolandırıcılıkla ilişkilendiriyor.)
  8. The witness testimony implicates the defendant. (Tanık ifadesi, sanığı suçlamakta.)
  9. The video footage implicates the suspect in the robbery. (Video kaydı, şüpheliyi soygunla bağlantılı gösteriyor.)
  10. The forensic evidence implicates the suspect. (Adli kanıtlar, şüphelinin suçlu olduğunu gösteriyor.)
  11. His confession implicated his accomplice. (İtirafı, suç ortağını suçlamakta.)
  12. The phone records implicate him in the conspiracy. (Telefon kayıtları, onu komplo kurmakla bağlantılı gösteriyor.)
  13. The bank records implicate the employee in embezzlement. (Banka kayıtları, çalışanı zimmetine para geçirmekle suçluyor.)
  14. The document implicates the company in bribery. (Belge, şirketi rüşvetle ilişkilendiriyor.)
  15. The investigation is ongoing and more people may be implicated. (Soruşturma devam ediyor ve daha fazla insan suçlanabilir.)
  16. The evidence is circumstantial and doesn’t directly implicate the suspect. (Kanıtlar dolaylı ve şüpheliyi doğrudan suçlamıyor.)
  17. The report found no evidence to implicate the company in wrongdoing. (Rapor, şirketi herhangi bir yanlışlıkla ilişkilendirecek kanıt bulamadı.)
  18. The police had no evidence to implicate the suspect. (Polis, şüpheliyi suçlamak için kanıt bulamadı.)
  19. The witness statement was crucial in implicating the suspect. (Tanık ifadesi, şüphelinin suçlu olduğunu göstermek için önemliydi.)
  20. The prosecutor hopes to implicate the entire criminal organization. (Savcı, tüm suç örgütünü suçlamayı umuyor.)

Implicate

İngilizce anlamı: to show that someone is involved in a crime or a dishonest act

Implicate kelimesi, bir suç veya dürüst olmayan bir eylemle birisinin ilgili olduğunu göstermek için kullanılır.

Örnek cümleler:

  1. The evidence implicates her in the embezzlement. (Kanıtlar, onu zimmetine para geçirmekle bağlantılı gösteriyor.)
  2. His behavior implicates him in the cover-up. (Davranışı, onu örtbas etmekle ilgili gösteriyor.)
  3. The report implicates the government in the corruption scandal. (Rapor, hükümeti yolsuzluk skandalıyla ilişkilendiriyor.)
  4. The witness testimony implicates the CEO in insider trading. (Tanık ifadesi, CEO’yu içeriden ticaretle suçluyor.)
  5. The leaked documents implicate several politicians in bribery. (Sızan belgeler, birkaç siyasetçiyi rüşvetle bağlantılı gösteriyor.)
  6. The investigation is expected to implicate more people in the fraud scheme. (Soruşturmanın, dolandırıcılık düzeninde daha fazla insanı suçlaması bekleniyor.)
  7. The DNA evidence implicates the suspect in the assault. (DNA kanıtları, şüpheliyi saldırıyla bağlantılı gösteriyor.)
  8. The testimony of the victim implicates the accused in the sexual harassment case. (Mağdurun ifadesi, sanığı cinsel taciz davasında suçluyor.)
  9. The documents found in his possession implicate him in the cyber attack. (Onun elinde bulunan belgeler, onu siber saldırıda yer almakla suçluyor.)
  10. The forensic analysis implicates the suspect in the arson case. (Adli analiz, şüpheliyi kundaklama davasında yer aldığını gösteriyor.)
  11. The surveillance footage implicates the employee in stealing from the cash register. (Gözetim kaydı, çalışanı kasadan para çalmakla suçluyor.)
  12. The phone records implicate the suspect in drug trafficking. (Telefon kayıtları, şüpheliyi uyuşturucu kaçakçılığıyla bağlantılı gösteriyor.)
  13. The documents implicating the company in tax evasion were leaked to the media. (Şirketi vergi kaçakçılığıyla ilişkilendiren belgeler medyaya sızdırıldı.)
  14. The computer forensics team found evidence implicating the hacker in the data breach. (Bilgisayar adli tıp ekibi, hacker’ı veri ihlalinde yer almakla suçlayan kanıtlar buldu.)
  15. The report implicates the charity in misusing funds. (Rapor, hayır kurumunu fonları yanlış kullanmakla suçluyor.)
  16. The circumstantial evidence implicates the defendant in the murder case. (Dolaylı kanıtlar, sanığı cinayet davasında yer aldığını gösteriyor.)
  17. The text messages implicate the suspect in the robbery. (Met

Bu yazıya ilk yorumu sen yaz!

Hemen Yorum Yaz

Adını veya rumuzunu yazabilirsin.