İmpassively İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı
İmpassively
İmpassively, duygusuz veya ilgisiz anlamına gelen bir sıfattır.
Örnek Cümleler:
- She listened to the tragic story impassively. (O, trajik hikayeyi ilgisizce dinledi.)
- The doctor’s impassive demeanor made the patient feel uneasy. (Doktorun duyarsız tavırları hasta için rahatsız ediciydi.)
- The teacher spoke impassively when the student confessed to cheating. (Öğrencinin kopya çektiğini itiraf ettiğinde öğretmen duyarsızca konuştu.)
- Despite the chaos around her, she remained impassive. (Etraftaki kaosa rağmen, o duyarsız kalmaya devam etti.)
- The detective studied the crime scene impassively. (Dedektif, suç mahalline duyarsız bir şekilde inceledi.)
- His impassive expression made it difficult to read his thoughts. (Onun duyarsız ifadesi düşüncelerini okumayı zorlaştırdı.)
- The soldier faced danger impassively. (Asker tehlikeye duyarsız bir şekilde yüzleşti.)
- The CEO responded impassively to the news of the company’s bankruptcy. (CEO, şirketin iflas haberine duyarsız bir şekilde yanıt verdi.)
- The actress delivered her lines impassively, lacking emotion. (Oyuncu, duygusuz bir şekilde repliklerini söyledi.)
- He received the news of his father’s death impassively. (Babasının ölüm haberini duyarsız bir şekilde aldı.)
- The jury watched the defendant impassively as he gave his testimony. (Jüri, sanık ifadesini verirken duyarsız bir şekilde izledi.)
- The therapist remained impassive as her patient cried. (Terapist, hastası ağlarken duyarsız kalmaya devam etti.)
- The politician gave an impassive speech that failed to connect with the audience. (Politikacı, seyirciyle bağ kuramayan duyarsız bir konuşma yaptı.)
- The athlete crossed the finish line impassively, as if it was just another day. (Sporcu, finiş çizgisini duyarsız bir şekilde geçti, sanki sadece bir günmüş gibi.)
- The banker showed an impassive reaction to the news of the stock market crash. (Bankacı, borsa çöküşü haberine duyarsız bir şekilde tepki verdi.)
- The artist painted with an impassive expression on her face. (Sanatçı, yüzünde duyarsız bir ifadeyle resim yaptı.)
- The dog looked at its owner impassively, waiting for a command. (Köpek, sahibine duyarsız bir şekilde baktı, emir bekliyordu.)
- The audience watched the magic show impassively, trying to figure out the tricks. (Seyirci, numaraları çözmeye çalışarak duyarsız bir şekilde sihir gösterisini izledi.)
- The teacher handled the disruptive student impassively, not wanting
to escalate the situation. (Öğretmen, durumu daha da kötüleştirmek istemediği için hareketsiz kalan huzursuz öğrenciyle başa çıktı.)
20. The scientist observed the reaction impassively, waiting for the results to come in. (Bilim insanı, sonuçların gelmesini bekleyerek duyarsız bir şekilde tepkiyi gözlemledi.)
Hemen Yorum Yaz