
İdiosyncrasy İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı
İdiyosinkrasi Nedir?
İdiyosinkrasi, kişinin diğer insanlardan farklı ve belirgin kişisel özellikleri ve tercihleri olan bir birey olması durumudur. Bu özellikler, kişinin yaşam tarzı, alışkanlıkları, görüşleri, düşünceleri, davranışları ve tercihleri gibi birçok faktörden kaynaklanabilir.
Örnek Cümleler:
- 1. His idiosyncrasy was that he always wore mismatched socks. (Onun idiyosinkrasisi her zaman uyuşmayan çorap giymesiydi.)
- 2. Her idiosyncrasy made her stand out from the crowd. (Her idiyosinkrasisi, kalabalıktan öne çıkmasını sağladı.)
- 3. My roommate’s idiosyncrasy is that he talks to himself when he’s alone. (Oda arkadaşımın idiyosinkrasisi, yalnızken kendisiyle konuşmasıdır.)
- 4. She has an idiosyncrasy of only eating food that is the color green. (Sadece yeşil renkli yiyecekler yiyen bir idiyosinkrasisi var.)
- 5. The author’s idiosyncrasy was to write his novels in alphabetical order. (Yazarın idiyosinkrasisi, romanlarını alfabetik sırayla yazmasıydı.)
- 6. My boss’s idiosyncrasy is that he never takes off his sunglasses, even indoors. (Patronumun idiyosinkrasisi, içeride bile güneş gözlüklerini çıkarmamasıdır.)
- 7. His idiosyncrasy was to always start his day with a cup of coffee and a crossword puzzle. (Onun idiyosinkrasisi, her gün kahve ve çapraz bulmaca ile güne başlamasıydı.)
- 8. The artist’s idiosyncrasy was to paint everything in shades of blue. (Sanatçının idiyosinkrasisi, her şeyi mavi tonlarında boyamasıydı.)
- 9. Her idiosyncrasy was that she always wore a hat, no matter what the occasion. (Onun idiyosinkrasisi, her durumda şapka takmasıydı.)
- 10. His idiosyncrasy was to never use a pen that wasn’t blue. (Onun idiyosinkrasisi, mavi olmayan bir kalem asla kullanmamaktı.)
- 12. The politician’s idiosyncrasy was that he never shook hands with anyone. (Politikacının idiyosinkrasisi, hiç kimseyle el sıkışmamasıydı.)
- 13. Her idiosyncrasy was to always carry a lucky charm with her. (Onun idiyosinkrasisi, her zaman şans getirdiğine inandığı bir nesne taşımasıydı.)
- 14. His idiosyncrasy was to never use a computer and always write everything by hand. (Onun idiyosinkrasisi, bilgisayar kullanmamak ve her şeyi el yazısıyla yazmaktı.)
- 15. The teacher’s idiosyncrasy was to always end class five minutes early. (Öğretmenin idiyosinkrasisi, her zaman dersi beş dakika erken bitirmesiydi.)
- 16. His idiosyncrasy was to always wear a hat, even when it was raining. (Onun idiyosinkrasisi, yağmur yağdığında bile şapka takmasıydı.)
- 17. Her idiosyncrasy was to always wear mismatched shoes. (Onun idiyosinkrasisi, her zaman uyuşmayan ayakkabılar giymekti.)
- 18. The chef’s idiosyncrasy was to always add a secret ingredient to his dishes. (Aşçının idiyosinkrasisi, yemeklerine her zaman gizli bir malzeme eklemesiydi.)
- 19. His idiosyncrasy was to never answer his phone on the first ring. (Onun idiyosinkrasisi, telefonu ilk çaldığında hiçbir zaman cevap vermemesiydi.)
- 20. Her idiosyncrasy was to always wear a specific perfume, no matter what. (Onun idiyosinkrasisi, her durumda belirli bir parfüm kullanmasıydı.)
Hemen Yorum Yaz