Hurl İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı
Hurl
Turkish meaning: Fırlatmak, savurmak, şiddetle atmak
Hurl is a verb that means to throw or cast with great force or violence. It can also be used to describe shouting or uttering something loudly and forcefully.
Example sentences:
- She hurled the ball at the wall in frustration. (O topu öfkeyle duvara fırlattı.)
- The storm winds hurled debris through the streets. (Fırtına rüzgarları, sokaklarda çöpleri şiddetle savurdu.)
- He hurled insults at his opponent during the debate. (Tartışma sırasında rakibine hakaretler savurdu.)
- The protesters hurled rocks at the police. (Protestocular, polise taşlar attı.)
- The magician hurled fireballs at his enemies. (Sihirbaz düşmanlarına ateş topları fırlattı.)
- She hurled herself into the water to save her drowning child. (Boğulmakta olan çocuğunu kurtarmak için kendini suya attı.)
- The football player hurled the ball down the field to his teammate. (Futbolcu, topu arkadaşına doğru sahanın öbür ucuna kadar şiddetle attı.)
- The angry customer hurled the plate of food across the restaurant. (Kızgın müşteri, tabağı yemeğiyle beraber restoranın öbür ucuna doğru fırlattı.)
- The child hurled his backpack into the corner of the room. (Çocuk, sırt çantasını odanın bir köşesine şiddetle attı.)
- The coach hurled insults at the team during halftime. (Koç, devre arasında takıma hakaretler savurdu.)
- She hurled accusations of cheating at her boyfriend. (Erkek arkadaşına aldatma suçlamaları yönlendirdi.)
- The cannon hurled cannonballs at the enemy troops. (Top, düşman askerlerine top mermileri fırlattı.)
- The politician hurled promises at the audience during his speech. (Siyasetçi, konuşması sırasında izleyicilere vaatlerde bulundu.)
- The thunderstorm hurled lightning bolts across the sky. (Gök gürültülü fırtına, şimşekleri gökyüzüne şiddetle attı.)
- She hurled herself at the door, trying to break it down. (Kapıyı kırmaya çalışarak kendini kapıya doğru fırlattı.)
- The cat hurled a hairball onto the carpet. (Kedi, halıya tüy topu kusarak tükürdü.)
- The singer hurled her voice to the back of the auditorium. (Şarkıcı, sesini salona kadar şiddetle yükseltti.)
- The car accident hurled the passengers from their seats. (Kaza, yolcuları koltuklarından şiddetle fırlattı.)
- The athlete hurled the discus with great force. (Sporcu, disk atma yarışmasında diskoyu şiddetle attı.)
- The chef hurled the frying pan across the kitchen in frustration. (Aşçı, öfkesiyle tavayı mutfağın öbür ucuna doğru fırlattı.)
Hemen Yorum Yaz