Hear İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı
Hear İle İlgili Cümleler
Türkçe Anlamı: duymak, işitmek
- I can hear the birds chirping outside. (Kuşların dışarıda cıvıldadığını duyabiliyorum.)
- Can you hear me now? (Şimdi beni duyuyor musun?)
- She heard a strange noise coming from the basement. (Bodrumdan tuhaf bir ses geldiğini işitti.)
- I didn’t hear what you said. (Ne söylediğini duymadım.)
- We could hear the sound of waves crashing against the shore. (Kıyıya çarpan dalgaların sesini duyabiliyorduk.)
- I heard that the movie is really good. (Filmin gerçekten iyi olduğunu duydum.)
- He couldn’t hear the alarm clock ringing. (Alarm çalar saatinin çaldığını duyamadı.)
- I hear that you’re going on vacation soon. (Yakında tatile çıkacağını duydum.)
- She was able to hear the distant thunder. (Uzaklardaki gök gürültüsünü duyabildi.)
- We hear the sound of a car honking outside. (Dışarıda kornası çalan bir arabanın sesini duyuyoruz.)
- He heard a knock at the door. (Kapıda bir vuruş sesi duydu.)
- I hear that you’re getting married. (Evlenmeyi düşündüğünü duydum.)
- The students couldn’t hear the teacher because of the noisy construction outside. (Öğrenciler, dışarıdaki gürültülü inşaat nedeniyle öğretmeni duyamadı.)
- I can hear the sound of raindrops hitting the roof. (Çatıya düşen yağmur damlalarının sesini duyabiliyorum.)
- She heard the news of her promotion from her boss. (Terfi haberini patronundan duydu.)
- I hear that you’re moving to a new city. (Yeni bir şehre taşınacağını duydum.)
- He could barely hear the music playing in the background. (Arka planda çalan müziği neredeyse duyamadı.)
- We hear the sound of a baby crying in the next room. (Komşu odada bir bebeğin ağlama sesini duyuyoruz.)
- I hear that you’re starting a new job next week. (Gelecek hafta yeni bir işe başlayacağını duydum.)
- She heard her name being called from across the room. (Odasının karşı tarafından adının çağrıldığını duydu.)
- I always hear music playing in this coffee shop. (Bu kafede her zaman müzik çaldığını duyarım.)
- She heard a strange whispering sound in the dark. (Karanlıkta tuhaf bir fısıltı sesi duydu.)
- Can you hear the sound of the waves crashing against the rocks? (Kaya kayalarına çarpan dalgaların sesini duyabiliyor musun?)
- I hear that you’re going to be a father. (Baban olacağını duydum.)
- He could hear the sound of his own heartbeat in the silence. (Sessizlikte kendi kalp atışlarının sesini duyabildi.)
- She heard the sound of footsteps coming closer and closer. (Adımların giderek yaklaştığını duydu.)
- Can you hear the sound of the clock ticking? (Saatın tik tak sesini duyuyor musun?)
- I heard the news of the accident on the radio this morning. (Bu sabah kaza haberini radyoda duydum.)
- She couldn’t hear anything over the sound of the jackhammer outside. (Dışarıdaki kazma sesinden dolayı hiçbir şey duyamadı.)
- I hear that you’re going to start your own business. (Kendi işini kuracağını duydum.)
Hemen Yorum Yaz