Flow İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Flow İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Flow

Flow, akış veya akıcılık anlamına gelir. Bir şeyin düzgün bir şekilde ilerlemesi, engellerin olmaması, süreklilik ve ritim gibi özellikleri ifade eder.

Örnek cümleler:

  1. The river flowed gently towards the sea. (Nehir denize doğru yavaşça aktı.)
  2. I always feel better when I’m in the flow while I’m working. (Çalışırken akışta olduğum zaman her zaman daha iyi hissederim.)
  3. The music had a great flow that kept the audience captivated. (Müzikteki büyük akıcılık, izleyicileri etkisi altında tuttu.)
  4. She found it difficult to get into the flow of the conversation. (Konuşmanın akışına girmek onun için zordu.)
  5. The yoga instructor helped the class find their flow during the practice. (Yoga eğitmeni, ders sırasında öğrencilerin akışını bulmalarına yardımcı oldu.)
  6. The company’s production flow was disrupted due to the shortage of raw materials. (Şirketin üretim akışı, hammadde kıtlığı nedeniyle kesintiye uğradı.)
  7. The writer’s words had a natural flow that made the story easy to read. (Yazarın sözcükleri doğal bir akıcılık taşıyordu ve hikayeyi okumayı kolaylaştırdı.)
  8. The traffic flow was heavy during rush hour. (Trafik akışı, yoğun saatlerde yoğundu.)
  9. I was surprised by how quickly the conversation flowed between us. (Konuşmanın aramızda ne kadar hızlı akış gösterdiğine şaşırdım.)
  10. The artist’s brush strokes had a beautiful flow that brought the painting to life. (Sanatçının fırça darbeleri, resmi hayata geçiren güzel bir akış sergiledi.)
  11. The project manager was responsible for ensuring a smooth flow of communication between team members. (Proje yöneticisi, ekip üyeleri arasında sorunsuz bir iletişim akışı sağlamaktan sorumluydu.)
  12. The basketball player had an impressive flow on the court, making it seem like he was gliding. (Basketbolcu, sahada etkileyici bir akış sergiledi ve sanki kayıyor gibi göründü.)
  13. The plumber had to fix a blockage in the flow of the pipes. (Tesisatçı, boruların akışındaki
  1. The dancer moved with such grace and flow that it mesmerized the audience. (Dansçı, o kadar zarif ve akıcı hareket etti ki, izleyicileri hipnotize etti.)
  2. The software engineer worked to optimize the flow of data between different systems. (Yazılım mühendisi, farklı sistemler arasındaki veri akışını optimize etmek için çalıştı.)
  3. The river’s flow was so strong that it carried the raft downstream quickly. (Nehrin akışı o kadar güçlüydü ki, raftı hızla akıntıya kapırdı.)
  4. The meeting had a good flow, with everyone contributing ideas and feedback. (Toplantıda herkes fikirlerini ve geri bildirimlerini katkıda bulundurarak iyi bir akış sağladı.)
  5. The writer struggled to maintain the flow of the story after changing the plot. (Yazar, çevrimiçi planı değiştirdikten sonra hikayenin akışını korumakta zorlandı.)
  6. The athlete entered a state of flow during the competition, performing effortlessly. (Sporcu, yarışma sırasında kolaylıkla performans göstererek bir akış durumuna girdi.)
  7. The teacher used various activities to help the students understand the flow of historical events. (Öğretmen, öğrencilerin tarihi olayların akışını anlamalarına yardımcı olmak için çeşitli etkinlikler kullandı.)

Bu yazıya ilk yorumu sen yaz!

Hemen Yorum Yaz

Adını veya rumuzunu yazabilirsin.