Flex İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Flex İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Flex

Flex, esnek veya bükülebilir anlamlarına gelir. Genellikle, malzemelerin bükülebilir olması veya bir nesnenin bükülmesi anlamında kullanılır.

  1. The yoga instructor demonstrated a lot of flexibility during her class. (Yoga öğretmeni dersinde çok esneklik gösterdi.)
  2. The athlete had to work on his flexibility in order to improve his performance. (Sporcu performansını arttırmak için esnekliğini geliştirmek zorunda kaldı.)
  3. The rubber band had great flex, allowing it to stretch without breaking. (Kauçuk bant büyük bir esnekliğe sahipti, kırılmadan gerilemesine izin verdi.)
  4. The plastic ruler had no flex and snapped in half when pressure was applied. (Plastik cetvel esnek değildi ve baskı uygulandığında ikiye kırıldı.)
  5. The new shoes had a flexible sole that allowed for a comfortable walking experience. (Yeni ayakkabıların esnek tabanı, rahat bir yürüme deneyimi için izin veriyordu.)
  6. The gymnast’s impressive flexibility was on full display during her routine. (Jimnastikçinin etkileyici esnekliği, rutini sırasında tamamen sergilendi.)
  7. The engineer designed a flexible joint that allowed the robot to move in various directions. (Mühendis, robotun çeşitli yönlere hareket etmesine izin veren esnek bir eklem tasarladı.)
  8. The straw was made of flexible material, making it easy to bend and drink from. (Saman, esnek malzemeden yapılmıştı, bükülmesi ve içmek için kolay olması sağlandı.)
  9. The gymnastics coach instructed the team on the importance of flexibility in their training. (Jimnastik antrenörü, takıma eğitimlerinde esnekliğin önemini anlattı.)
  10. The fabric used in the dress had a nice flex that allowed for movement and comfort. (Elbisede kullanılan kumaş güzel bir esnekliğe sahipti, hareket ve rahatlık sağlıyordu.)
  11. The hula hoop was made of a flexible material that allowed for easy manipulation. (Hula hoop, kolayca manipüle edebilme için esnek bir malzemeden yapılmıştı.)
  12. The flexible hose made it easy to water the plants in the garden. (Esnek hortum, bahçedeki bitkilere su vermeyi kolaylaştırdı.)
  13. The athlete stretched to improve his flexibility before the race. (Sporcu yarışmadan önce esnekliğini arttırmak için gerildi.)
  14. The phone case was made of flexible silicone to protect the device from damage. (Telefon kılıfı, cihazı hasardan korumak için esnek silikondan yapılmıştı.)
  15. The acrobat’s incredible flexibility wowed the audience during the circus performance. (Havada akrobatik hareketler yapan sanatçının inanılmaz esnekliği sirk gösterisi sı

rasında seyircileri büyüledi.)
16. The company implemented a flexible work schedule to accommodate employees’ personal needs. (Şirket, çalışanların kişisel ihtiyaçlarına uyum sağlamak için esnek bir çalışma saatleri düzenlemesi uyguladı.)

  1. The metal bar had very little flex and could not be bent without breaking. (Metal çubuk çok az esnekliğe sahipti ve kırılmadan bükülemezdi.)
  2. The dance routine required a lot of flexibility from the performers. (Dans rutini, performansçılardan büyük bir esneklik gerektiriyordu.)
  3. The swimmer’s flexibility helped her glide through the water with ease. (Yüzücünün esnekliği, su üzerinde kolayca kaymasına yardımcı oldu.)
  4. The guitar strings had the perfect amount of flex, allowing for easy playing and tuning. (Gitar telleri mükemmel bir esnekliğe sahipti, çalmak ve akort etmek kolaydı.)

Bu yazıya ilk yorumu sen yaz!

Hemen Yorum Yaz

Adını veya rumuzunu yazabilirsin.