Flex İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı
Flex
Flex, esnek veya bükülebilir anlamlarına gelir. Genellikle, malzemelerin bükülebilir olması veya bir nesnenin bükülmesi anlamında kullanılır.
- The yoga instructor demonstrated a lot of flexibility during her class. (Yoga öğretmeni dersinde çok esneklik gösterdi.)
- The athlete had to work on his flexibility in order to improve his performance. (Sporcu performansını arttırmak için esnekliğini geliştirmek zorunda kaldı.)
- The rubber band had great flex, allowing it to stretch without breaking. (Kauçuk bant büyük bir esnekliğe sahipti, kırılmadan gerilemesine izin verdi.)
- The plastic ruler had no flex and snapped in half when pressure was applied. (Plastik cetvel esnek değildi ve baskı uygulandığında ikiye kırıldı.)
- The new shoes had a flexible sole that allowed for a comfortable walking experience. (Yeni ayakkabıların esnek tabanı, rahat bir yürüme deneyimi için izin veriyordu.)
- The gymnast’s impressive flexibility was on full display during her routine. (Jimnastikçinin etkileyici esnekliği, rutini sırasında tamamen sergilendi.)
- The engineer designed a flexible joint that allowed the robot to move in various directions. (Mühendis, robotun çeşitli yönlere hareket etmesine izin veren esnek bir eklem tasarladı.)
- The straw was made of flexible material, making it easy to bend and drink from. (Saman, esnek malzemeden yapılmıştı, bükülmesi ve içmek için kolay olması sağlandı.)
- The gymnastics coach instructed the team on the importance of flexibility in their training. (Jimnastik antrenörü, takıma eğitimlerinde esnekliğin önemini anlattı.)
- The fabric used in the dress had a nice flex that allowed for movement and comfort. (Elbisede kullanılan kumaş güzel bir esnekliğe sahipti, hareket ve rahatlık sağlıyordu.)
- The hula hoop was made of a flexible material that allowed for easy manipulation. (Hula hoop, kolayca manipüle edebilme için esnek bir malzemeden yapılmıştı.)
- The flexible hose made it easy to water the plants in the garden. (Esnek hortum, bahçedeki bitkilere su vermeyi kolaylaştırdı.)
- The athlete stretched to improve his flexibility before the race. (Sporcu yarışmadan önce esnekliğini arttırmak için gerildi.)
- The phone case was made of flexible silicone to protect the device from damage. (Telefon kılıfı, cihazı hasardan korumak için esnek silikondan yapılmıştı.)
- The acrobat’s incredible flexibility wowed the audience during the circus performance. (Havada akrobatik hareketler yapan sanatçının inanılmaz esnekliği sirk gösterisi sı
rasında seyircileri büyüledi.)
16. The company implemented a flexible work schedule to accommodate employees’ personal needs. (Şirket, çalışanların kişisel ihtiyaçlarına uyum sağlamak için esnek bir çalışma saatleri düzenlemesi uyguladı.)
- The metal bar had very little flex and could not be bent without breaking. (Metal çubuk çok az esnekliğe sahipti ve kırılmadan bükülemezdi.)
- The dance routine required a lot of flexibility from the performers. (Dans rutini, performansçılardan büyük bir esneklik gerektiriyordu.)
- The swimmer’s flexibility helped her glide through the water with ease. (Yüzücünün esnekliği, su üzerinde kolayca kaymasına yardımcı oldu.)
- The guitar strings had the perfect amount of flex, allowing for easy playing and tuning. (Gitar telleri mükemmel bir esnekliğe sahipti, çalmak ve akort etmek kolaydı.)
Hemen Yorum Yaz