Doğum Kontrol Yöntemleri Nelerdir?

Doğum Kontrol Yöntemleri Nelerdir? Hakkında Detaylı Bilgiler

Gebelik öncesi yöntemler: Gebelik öncesi doğum kontrol (gebelikten korunma ya da gebeliği önleme) yöntemlerinin bir bölümü, emzirme, erkeğin dışarda boşalması, birleşmeden sonra döl yolunu yıkama, cinsel perhiz, prezervatif ve kadının yumurtlama dönemlerinde cinsel ilişkiden kaçınma gibi, genellikle eski ve çok güvenilir olmayan tıp dışı yöntemlerdir.

Doğum kontrol hapları: Tıbbi yöntemler içinde en yaygın olanı, östrojen ve progeste ron gibi doğal dişilik hormonlarının bireşim sel türevleri olan gebeliği önleyici hormonlardır. Bu hormonlar üç ayda bir kas içine şırınga edilerek kullanılabilirse de, en yaygın yöntem her gün ağızdan alman doğum kontrol haplarıdır. Vücuttaki hormon düzeyini değiştiren ve hipofiz bezinin, yumurtalıkların döl yatağına yumurta göndermesi için yaptığı hormon uyarısını engelleyen birçok doğum kontrol hapı üretilmiştir. Bu hapların bazılarında, gebelik sırasında yumurtlamayı durduran biyokimyasal mekanizmayı harekete geçirerek yumurtlamayı önleyen bireşimsel östrojen ve progesteron birlikte bulunur. Bazıları, yumurtlamayı yalnızca yarı zaman için durduran, ayrıca döl yatağındaki endometriyum katmanının kalınlaşıp damarca zenginleşmesini ve spermaların hareketlenmesini önleyen bireşimsel progesteron içerir. Genellikle, doğum kontrol haplarının her âdet çevriminde, bileşimine bağlı olarak 20 ya da daha fazla gün boyunca düzenli olarak alınması gerekir. Sabahları yutulan ve yüksek dozda östrojen ile progesteron ya da yalnızca progesteron içeren doğum kontrol hapları, cinsel birleşme sonrasında gebeliği önleyen pek az yöntemden biridir.

Doğum kontrol haplarının kadın sağlığı üzerindeki etkileri bugün bile canlı bir tartışma konusudur; kilo alma ve bulantı gibi bazı yan etkilerinin yanı sıra, bu hapları kullanan kadınların çoğunda pıhtılaşma eğiliminin arttığı saptanmıştır. Özellikle 35 yaşını aşmış, sigara içen ve pıhtılaşma bozukluğu, şeker hastalığı, yüksek tansiyon, orak hücreli kansızlık gibi metabolizma ve dolaşım hastalığı olan kadınlarda bu hapların kullanımı sakıncalı olabilir. Hormon dozunun azaltılmasıyla yan etkilerin hafiflediği görülmüş, hatta araştırmalar bu hapların döl yatağında bazı türden urların oluşumunu engellemek gibi birtakım yararlan olduğunu ortaya koymuştur. Şimdilik denetimsiz kullanılmaması önerilen doğum kontrol hapları ile kanser ve kısırlık arasındaki bağlantı araştırma konusudur.

Döl yatağı içi araçlar:1950’lerin sonlarında yaygınlaşan bu yöntemde, döl yatağının içine plastikten ya da metalden yapılmış, değişik biçimlerde araçlar yerleştirilir. Nasıl etki yaptıkları tam olarak açıklananamışsa da, döl yatağının içini döşeyen endometriyum katmanında hafif bir iltihaplanmaya yol açarak yumurtlamayı, yumurtanın döllenmesini ya da döllenmiş yumurtanın endo metriyuma yerleşmesini engelledikleri sanılmaktadır. Özellikle çocuk doğurmuş, belli bir yaşın üstündeki kadınlara önerilen ve genellikle spiral adıyla bilinen bu araçların başlıca üstünlüğü kolay uygulanması ve uzun süre etkili olmasıdır. Bununla birlikte, özellikle leğen boşluğunu döşeyen dokularda iltihaplanma sonucu kısırlık, hatta ölüm olaylarının sıkça görülmesi, âdet kanamala nnı artırması, dış gebelik ve düşük olgularına yol açması nedeniyle, bu araçlann çoğu 1980’lerde kullanımdan kaldmlmıştır.

Kısırlaştırma: En az yüzde 99 etkili olan kısırlaştırma, cinsel perhizden sonra en güvenilir doğum kontrol yöntemidir ve oldukça basit bir ameliyatla gerçekleştirilir. Erkeklerde, spermayı erbezinden kamışa (penis) taşıyan atmık kanallarının, kadınlarda ise yumurtanın geçtiği Fallop borularının kesilip serbest kalan uçlarının birleştirilmesiyle uygulanır. Gerek erkek, gerek kadında ameliyatla sağlanan kısırlığın kalıcı olduğu düşünülürken, 1970’lerde yapılan araştırmalar, yeni bir cerrahi girişimle doğurganlığı yeniden kazanma umudunu yaratmıştır.

Sperma durdurucu araçlar: Cinsel birleşme sırasında erkeğin prezervatif kullanması, kadında döl yatağı boynunun bir diyaframla, lastik başlıkla ya da döl yolu süngeriyle kapatılması gibi yöntemlerin amacı, sper malann döl yatağına girmesini engellemektir. Genellikle sperma öldürücü ilaçlarla birlikte kullanılan bu araçların büyük bir riski yoktur, ama bilinçli ve sürekli kullanmayı gerektirdiğinden uygulamada pek etkili olmaz. Kadınların kullanabileceği sperma durdurucu araçlar içinde bir hekimin ya da uzmanın yerleştirmesine gerek olmayan tek araç döl yolu süngeridir ve öbür sperma durdurucular kadar güvenilir olmamakla birlikte, etkisini 24 saat sürdürür. Kazara engeli aşan spermaları yok eden sperma öldürücü ilaçlar, bu tür araçların etkisini yüzde 100 kadar artırır. Bu araçların bir başka yararı da, cinsel yolla bulaşan (zührevi) hastalıklardan korunmayı sağlamasıdır. Doğum kontrol haplarının ve döl yatağı içi araçların geliştirilmesinden önce çok kullanılan diyafram, öbür yöntemler gibi sağlığa zararlı olmadığı için yeniden gündeme gelmiştir.

Yumurtlama dönemlerini gözleme teknikleri: Kadında yumurtlama zamanını önceden kestirerek, aylık kanama çevriminde kadını en doğurgan olduğu yaklaşık altı gün içinde cinsel birleşmeden kaçınmak üzere başlıca üç yöntem uygulanır. Yaklaşık yüzde 7090 düzeyinde etkili olabilen bu gözlem yöntemleri çok güvenilir olmamakla birlikte, doğum kontrol hapları ya da araçları kullanmak istemeyen kadınlar için çekicidir. Kadın, âdet kanamaları çevrimini düzenli olarak takvime kaydederken, bir yandan da her gün ateşini ölçerek, vücut sıcaklığındaki hafif bir artıştan yumurtlama zamanını saptayabilir. Bu iki işleme yardımcı olan üçüncü bir yöntem de, kadının, döl yatağı boynundan gelen mukus salgısını inceleyerek yumurtlamanın başlangıcını belirlemesidir. Kuşkusuz en sağlıklı ve doğal korunma yöntemi olan bu takvim ya da ritim yönteminin başansı, âdet çevrimlerinin düzenli, eşlerin de bilinçli ve dikkatli olmasına bağlıdır.

Hiç değilse şimdilik üremeyi dönüşsüz biçimde engelleyen kısırlaştırma sayılmazsa, doğum kontrol hapları, döl yatağı içi araçlar, sperma durdurucular gibi bütün bu yöntemlerin kullanımına son verildiğinde kişi üreme yeteneğini yeniden kazanır. Ne var ki, en ucuz ve en yaygın olan yöntemler genellikle en etkisizleridir. Krem, köpük ya da jöle biçiminde kullanıma sunulan sperma öldürücüler, sperma durdurucu herhangi bir araçla birlikte kullanıldığında ancak yüzde 80 etkili olabilir; döl yolunun suyla ya da sperma öldürücü ilaçlarla yıkanması yalnızca döl yolu kanalında kalmış spermaları etkiler, döl yatağına girmiş olanlara hiçbir etkisi olmaz. Dışarıda boşalma ise, asıl boşalma anından önce kamıştan gelen er suyunun döl yatağına girmesini engelleyemez. Erkeklerde sperma oluşumunu durduracak ilaçların, kadınlarda da deri altına yerleştirilerek sürekli progesteron salgılayacak düzeneklerin üretimi için araştırmalar sürdürülmektedir.

Doğum öncesi yöntemler: Gebeliğin önlenemediği durumlarda uygulanan bu yöntemler, henüz gelişmesini tamamlamamış olan dölütün zamanından (genellikle gebeliğin 20. haftasından) önce döl yatağından alınmasına dayanır. Gebeliği isteyerek sona erdirme, isteyerek düşük yapma, çocuk aldırma ya da çocuk düşürme gibi terimlerle adlandırılan bu yöntemler yalnız toplumsal ve ekonomik kaygılara bağlı doğum kontrol amacıyla değil, anne adayının yaşamını, fiziksel ya da ruhsal sağlığını tehdit eden durumlarda, ağır oluşum kusurları, zekâ geriliği ya da kalıtsal bozukluğu olan bebeklerin doğumunu engellemek amacıyla, hatta tecavüz ve ensest (kan bağı olan kişilerle cinsel ilişki) sonucu gelişmiş istenmeyen gebeliklerde de hekimin önerisiyle uygulanabilir. Gebeliği isteyerek sona erdirme girişiminin hangi koşullarda yasal olacağı, her ülkenin kendi yasalarına göre belirlenmiştir.

Bu amaçla uygulanan pek çok yöntem vardır. Gebeliğin ilk 12 haftasında döl yatağını boşaltmak için kürtaj (döl yatağının iç yüzeyinin metal aletlerle kazınması) ya da vakumla emme yöntemlerine başvurulabilir. 1219 haftalık arası gebeliklerde, amnion sıvısına bir tuzlu su çözeltisinin şırınga edilmesi dölütün ölmesini ve döl yatağı kasılmalarının başlamasını sağlar; şırıngayla, fitil biçiminde ya da başka yollarla verilen pros taglandinlerde de aynı etkiyi gösterirse de, bu hormonların ciddi yan etkileri vardır. Üç ayı aşmış gebeliklerde, döl yatağına kesi yaparak (histerotomi) dölütü almaktan başka çare yoktur. İlke olarak, gebelik ne kadar ilerlemişse, dölütün alınmasından sonra anne için ölüm ya da ağır bir komplikasyon tehlikesi de o kadar fazladır. Özellikle gelişmekte olan ülkelerde, tıp dışı yöntemlerle çocuk düşürme girişimleri pek çok kadının ölümüne yol açmaktadır.

Gebeliği isteyerek sona erdirmenin yasaklanması, serbest bırakılması ya da sınırlandırılması, yüzyıllar boyunca din adamlarını, düşünürleri ve yasa koyucuları uğraştıran toplumsal bir sorun olmuştur. Annenin yaşamını kurtarma kaygısı dışında herhangi bir nedenle çocuk aldırmaya karşı çıkan kesim, dinsel ve insani gerekçeler öne sürerek, dölüt ile yeni doğmuş bebek arasında ayrım yapmanın mantıksal bir temeli bulunmadığını savunur; bu görüşe göre dölüt de en az yeni doğmuş bebek kadar korunması gereken, yaşama hakkı olan ve ilerde toplumun üyesi olacak bir bireydir. Çocuk aldırmanın serbest bırakılmasından yana olan kesim ise, hiç değilse gebeliğin ilk üç dört ayı içinde dölütün insana benzer özelliklerinin yok denecek kadar az olduğunu, kamuoyunun haklı nedenlerle çocuk aldırmayı desteklediğini, bu konuda yasal ve tıbbi engeller konulduğunda kişilerin yasa dışı ve tehlikeli yollara başvuracağını öne sürer. Bu tartışma sonucunda, kadınlara özgürlük hareketinin de desteğiyle, 19. yüzyılda alınmış olan cezai önlemler 20. yüzyılda birçok ülkede kaldırılmaya başlamıştır. 1920’de SSCB’de, 1950’lerde Japonya, iskandinavya ve Doğu Avrupa ülkelerinin çoğunda serbest bırakılan çocuk aldırma ya da düşürme yöntemi, 1960’lardan sonra gebeliği önleyici doğum kontrol yöntemlerinin yaygınlaşmasıyla giderek daha az uygulanmaktadır.

Bu yazıya ilk yorumu sen yaz!

Hemen Yorum Yaz

Adını veya rumuzunu yazabilirsin.