Despair İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Despair İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Despair

Despair, Türkçe karşılığıyla “umutsuzluk” anlamına gelir. Kişinin hayatta başarısızlık yaşaması, kaybedilen bir şeyin telafisi olmayacak kadar önemli olması veya kişisel bir kaygının olması gibi nedenlerle ortaya çıkabilir. İşte, İngilizce cümle içinde kullanılabilecek 20 örnek:

  1. Despite his efforts, he felt a deep sense of despair.
    (O, çabalarına rağmen derin bir umutsuzluk hissetti.)

  2. She sank into a pit of despair when she lost her job.
    (İşini kaybettiğinde umutsuzluğun karanlık çukuruna düştü.)

  3. The news of her mother’s death filled her with despair.
    (Annesinin ölüm haberleri onu umutsuzlukla doldurdu.)

  4. He looked at the empty page in despair, unable to write anything.
    (Hiçbir şey yazamayan, umutsuzluk içinde boş sayfaya baktı.)

  5. The children were filled with despair when they saw the destruction caused by the hurricane.
    (Hurriyetin neden olduğu yıkımı gördüklerinde çocuklar umutsuzlukla doldular.)

  6. She was in despair when her husband left her for another woman.
    (Kocası başka bir kadın için onu terk ettiğinde umutsuzluğa kapıldı.)

  7. His addiction to drugs drove him to despair.
    (Uyuşturucu bağımlılığı onu umutsuzluğa itti.)

  8. The refugees were in despair, with nowhere to go and nothing to eat.
    (Mülteciler umutsuzluk içindeydiler, gidilecek hiçbir yerleri ve yiyecekleri yoktu.)

  9. The failure of the business filled the owners with despair.
    (İşletmenin başarısızlığı sahiplerini umutsuzluğa boğdu.)

  10. The young woman’s suicide was a result of her deep despair.
    (Genç kadının intiharı, derin umutsuzluğun bir sonucuydu.)

  11. The team was in despair after losing their chance at the championship.
    (Takım şampiyonluğa ulaşma şansını kaybettikten sonra umutsuzluğa düştü.)

  12. The country was in despair after the devastating earthquake.
    (Yıkıcı deprem sonrası ülke umutsuzluğa düştü.)

  13. His terminal illness filled him with despair and sadness.
    (Son dönem hastalığı onu umutsuzluğa ve üzüntüye boğdu.)

  14. The soldier’s capture filled him with despair.
    (Askerin esir düşmesi onu umutsuzluğa boğdu.)

  15. The economic crisis brought a sense of despair to the entire nation.
    (Ekonomik kriz tüm ulusa bir umutsuzluk duygusu getirdi.)

  16. The artist’s failure to sell her paintings filled her with despair.
    (Sanatçının tablolarını satamama başarısızlığı onu umutsuzluğa sürükledi.)

  17. The young man’s life spiraled into despair after

the death of his best friend.
(En iyi arkadaşının ölümünden sonra genç adamın hayatı umutsuzluğa doğru sarmaladı.)

  1. She tried to hide her despair from her children, but they could see the sadness in her eyes.
    (Çocuklarından umutsuzluğunu saklamaya çalıştı, ama gözlerindeki üzüntüyü görebildiler.)

  2. The endless war had filled the soldiers with despair.
    (Sonsuz savaş askerleri umutsuzlukla doldurmuştu.)

  3. The writer’s block had driven her to the brink of despair.
    (Yazma engeli onu umutsuzluğun eşiğine getirmişti.)

Despair, insan hayatında zaman zaman ortaya çıkabilen zor bir duygu olabilir. Bu cümleler, bu duygunun farklı nedenlerle nasıl ortaya çıkabileceğini ve insanların hayatlarında nasıl bir etki yaratabileceğini göstermektedir.

Bu yazıya ilk yorumu sen yaz!

Hemen Yorum Yaz

Adını veya rumuzunu yazabilirsin.