Cosset İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Cosset İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Cosset Nedir?

Cosset kelimesi Türkçe dilinde “şımartılmış, şımarmış” anlamına gelir.

Örnek Cümleler:

1. My sister is such a cosset, she always gets what she wants. (Kız kardeşim öyle bir şımarık ki, her zaman istediğini alır.)
2. Don’t cosset your kids too much, they need to learn how to be independent. (Çocuklarınızı çok şımartmayın, bağımsız olmayı öğrenmeleri gerekiyor.)
3. He’s a cosseted millionaire who has never had to work a day in his life. (O, hayatında bir gün bile çalışmak zorunda kalmamış şımarık bir milyonerdir.)
4. I don’t want to cosset my dog too much, I want him to be able to adapt to different environments. (Köpeğimi çok şımartmak istemiyorum, farklı ortamlara uyum sağlayabilmesini istiyorum.)
5. She’s always been a cosset, but now she’s starting to realize that life isn’t always easy. (O, her zaman şımarık biri olmuştur, ama şimdi hayatın her zaman kolay olmadığını fark ediyor.)
6. I refuse to cosset my employees, they need to work hard if they want to succeed. (Çalışanlarımı şımartmayı reddediyorum, başarılı olmak istiyorlarsa çalışmak zorundalar.)
7. Some people believe that cosseted children are more likely to develop anxiety and other mental health issues. (Bazı insanlar şımartılmış çocukların daha fazla kaygı ve diğer zihinsel sağlık sorunları geliştirebileceğine inanıyor.)
8. The cosseted princess was shocked when she realized that the world wasn’t always fair. (Şımarık prenses, dünyanın her zaman adil olmadığını fark ettiğinde şok oldu.)
9. You can’t cosset your plants too much, they need to be exposed to different conditions to grow properly. (Bitkilerinizi çok şımartamazsınız, doğru şekilde büyümeleri için farklı koşullara maruz kalmaları gerekiyor.)
10. The cosseted cat refused to eat anything but the finest gourmet food. (Şımarık kedi, en iyi gurme yiyeceklerden başka bir şey yemeyi reddetti.)
11. I don’t want to cosset my son too much, I want him to learn the value of hard work. (Oğlumu çok şımartmak istemiyorum, çalışmanın değerini öğrenmesini istiyorum.)
12. The cosseted celebrity was shocked when he realized that he had to wait in line like everyone else. (Şımarık ünlü, herkes gibi sıra beklemesi gerektiğini fark ettiğinde şok oldu.)
13. Some people believe that cosseted pets are more likely to develop behavioral problems. (Bazı insanlar şımartılmış evcil hayvanların daha fazla davranışsal sorun

geliştirebileceğine inanıyorlar.)
14. If you cosset your child too much, they may grow up to be entitled and ungrateful. (Çocuğunuzu çok şımartırsanız, haklı olduklarını düşünen ve minnettar olmayan biri olarak büyüyebilirler.)

15. The cosseted heiress had never worked a day in her life, but she soon realized that money couldn’t buy happiness. (Şımarık varis, hayatında hiç çalışmamıştı ama para mutluluğu satın alamayacağını kısa sürede fark etti.)
16. I don’t want to cosset my students too much, they need to learn how to think critically and solve problems on their own. (Öğrencilerimi çok şımartmak istemiyorum, eleştirel düşünmeyi ve kendi başlarına sorunları çözmeyi öğrenmeleri gerekiyor.)
17. The cosseted toddler cried whenever he didn’t get his way, but his parents knew they needed to set boundaries. (Şımarık bebek, istediği şeyi alamadığında ağladı ama ebeveynleri sınırlar belirlemeleri gerektiğini biliyorlardı.)
18. She was cosseted by her wealthy parents, but when they cut her off, she had to learn how to survive on her own. (Zengin ebeveynleri tarafından şımartıldı ama onları kesince, kendi başına hayatta kalmayı öğrenmek zorunda kaldı.)
19. If you cosset your partner too much, they may start to feel suffocated and want some space. (Eşinizi çok şımartırsanız, boğulmuş hissedebilirler ve biraz alan isteyebilirler.)
20. The cosseted athlete had always been given special treatment, but when she was injured, she realized how fragile her career could be. (Şımarık sporcu, her zaman özel muamele gördü ama sakatlandığında, kariyerinin ne kadar kırılgan olabileceğini fark etti.)