Cope İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Cope İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Cope İle İlgili Cümleler

Cope: başa çıkmak, idare etmek anlamına gelir.

1. I can cope with difficult situations. (Zor durumlarla başa çıkabilirim.)
2. She has to cope with the stress of her job. (İşinin stresiyle başa çıkmak zorunda.)
3. We need to find ways to cope with the pandemic. (Salgınla başa çıkmak için yollar bulmamız gerekiyor.)
4. He coped with his loss by focusing on his hobbies. (Kaybıyla başa çıkması, hobilerine odaklanarak oldu.)
5. It’s hard to cope with the loss of a loved one. (Sevdiğinin kaybıyla başa çıkmak zordur.)
6. She copes with her anxiety by practicing mindfulness. (Kaygısını, bilinçli farkındalık egzersizleri yaparak idare eder.)
7. He is struggling to cope with the pressure of the competition. (Yarışmanın baskısıyla başa çıkmakta zorlanıyor.)
8. I don’t think I can cope with all these responsibilities. (Tüm bu sorumluluklarla başa çıkabileceğimi düşünmüyorum.)
9. The organization has to cope with the challenges of the changing market. (Organizasyon, değişen piyasanın zorluklarıyla başa çıkmak zorunda.)
10. She copes with her chronic illness by taking medication regularly. (Kronik hastalığıyla, düzenli ilaç kullanarak idare ediyor.)
11. The team needs to cope with the absence of their star player. (Takım, yıldız oyuncularının yokluğuyla başa çıkmalı.)
12. He coped with his fear of heights by going to therapy. (Yükseklik korkusuyla terapiye giderek başa çıktı.)
13. We have to cope with the consequences of our actions. (Eylemlerimizin sonuçlarıyla başa çıkmamız gerekiyor.)
14. She copes with her depression by talking to a therapist. (Depresyonuyla, terapistle konuşarak başa çıkar.)
15. He coped with the loss of his job by starting his own business. (İşini kaybetmesiyle, kendi işini kurarak başa çıktı.)
16. The company needs to cope with the changes in the industry. (Şirket, endüstrideki değişimlerle başa çıkmak zorunda.)
17. She copes with her loneliness by volunteering at a shelter. (Yalnızlığıyla, barınakta gönüllü olarak çalışarak başa çıkar.)
18. He copes with his addiction by attending support groups. (Bağımlılığıyla, destek gruplarına katılarak başa çıkar.)
19. They have to cope with the challenges of a long-distance relationship. (Uzun mesafeli bir ilişkinin zorluklarıyla başa çıkmak zorundalar.)
20. She copes with the stress of school by taking breaks and practicing self-care. (Okul stresiyle, ara

vererek ve kendine bakım yaparak idare eder.)