Conviction İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Conviction İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Conviction Nedir?


Conviction, bir kişinin inancı veya kanaati anlamına gelir. Bir suçun işlendiğine dair kesin bir kanaatin veya inancın olması da bir conviction olarak tanımlanabilir.

Örnek Cümleler:


1. He has a strong conviction that hard work always pays off. (Sıkı çalışmanın her zaman karşılığı olduğuna dair güçlü bir inancı var.)
2. The judge handed down a conviction for the accused murderer. (Hakim, cinayetle suçlanan kişiye mahkumiyet kararı verdi.)
3. Her conviction that honesty is the best policy has always guided her decisions. (Dürüstlüğün her zaman en iyi politika olduğu inancı, her zaman kararlarını yönlendirdi.)
4. The jury reached a unanimous conviction that the defendant was guilty. (Jüri, sanığın suçlu olduğuna dair oybirliğiyle karar aldı.)
5. He is serving a life sentence after his conviction for multiple homicides. (Çoklu cinayetlerinden dolayı mahkumiyeti sonrası ömür boyu hapis cezası çekiyor.)
6. The lawyer fought tirelessly to overturn his client’s wrongful conviction. (Avukat, müvekkilinin haksız mahkumiyetini bozmak için yorulmadan mücadele etti.)
7. His conviction that technology can solve any problem led him to pursue a career in engineering. (Teknolojinin her problemi çözebileceği inancı, mühendislik kariyerini takip etmesine yol açtı.)
8. The evidence presented at trial was enough to secure a conviction. (Davada sunulan kanıtlar, bir mahkumiyet elde etmek için yeterliydi.)
9. Despite the lack of evidence, the prosecutor was able to secure a conviction based on circumstantial evidence. (Kanıt eksikliğine rağmen, savcı şahit ifadelerine dayanarak bir mahkumiyet elde etti.)
10. The conviction that she could succeed against all odds fueled her determination. (Tüm zorluklara rağmen başarılı olabileceğine dair inancı, kararlılığını besledi.)
11. The defendant’s conviction was overturned on appeal due to a technicality. (Sanığın mahkumiyeti, bir teknik ayrıntı nedeniyle temyizde bozuldu.)
12. She was praised for her conviction and dedication to her cause. (Nedenine olan inancı ve bağlılığı için övüldü.)
13. The judge’s personal convictions should not influence the outcome of the trial. (Hâkimin kişisel inançları, davaya ilişkin sonucu etkilememeli.)
14. Her conviction that animals should be treated with kindness led her to become a vegetarian. (Hayvanların şefkatle muamele edilmesi gerektiğine dair inancı, vejetaryen olmasına neden oldu.)
15. The conviction rate for white-collar crimes is often lower than for violent crimes. (Beyaz yaka suçları için mahkumiyet

oranı genellikle şiddet içeren suçlardan daha düşüktür.)
16. Despite his conviction, he maintained his innocence until the very end. (Mahkumiyetine rağmen, son ana kadar masumiyetini savundu.)

  1. The prosecution presented a strong case, leading to a swift conviction. (Savcılık güçlü bir dava sunarak, hızlı bir mahkumiyet kararı alınmasına yol açtı.)
  2. Her conviction that education is a fundamental right led her to become a teacher in a low-income area. (Eğitimin temel bir hak olduğuna dair inancı, düşük gelirli bir bölgede öğretmen olmasına neden oldu.)
  3. The defense argued that the evidence was not sufficient to support a conviction. (Savunma, kanıtların bir mahkumiyeti destekleyecek kadar yeterli olmadığını savundu.)
  4. The jury’s conviction of the defendant was met with cheers and applause from the victim’s family. (Jüri tarafından sanığın mahkumiyeti, mağdurun ailesi tarafından alkışlar ve coşkuyla karşılandı.)

Bu yazıya ilk yorumu sen yaz!

Hemen Yorum Yaz

Adını veya rumuzunu yazabilirsin.