Close Touch İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Close Touch İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Close touch ne demek?

Close touch, yakın temas anlamına gelir. Bu ifade genellikle fiziksel yakınlık anlamında kullanılır ancak sözlük anlamı kadar yaygın değildir.

Örnek cümleler:

1. Despite the close touch between the two friends, they never dated. (İki arkadaş arasında yakın bir temas olmasına rağmen hiçbir zaman çıkmadılar.)
2. I don’t feel comfortable with that guy’s close touch. (O adamın yakın temasından rahatsız oluyorum.)
3. The dancers were able to execute their choreography perfectly because of their close touch. (Dansçılar yakın temasları sayesinde koreografilerini mükemmel bir şekilde uygulayabildiler.)
4. My phone vibrated in my pocket, indicating a close touch from someone. (Telefonum cebimde titreşti, birinin yakın temasını gösteriyordu.)
5. The athletes were warned not to have close touch with anyone outside of their team. (Sporcular, takımları dışındaki herhangi biriyle yakın temas kurmamaları konusunda uyarıldılar.)
6. I can’t believe how close the painter got to the canvas while working. (Resim yaparken sanatçının tuvale ne kadar yakın temas kurduğuna inanamıyorum.)
7. The nurse had to have close touch with the patient in order to take their blood pressure. (Hemşirenin hastanın tansiyonunu ölçmek için yakın temas kurması gerekiyordu.)
8. The teacher had to step in and separate the two students who were having too close of a touch. (Öğretmen, birbirine çok yakın temas kuran iki öğrenciyi ayırmak zorunda kaldı.)
9. The doctor wore gloves during the examination to avoid close touch with the patient’s skin. (Doktor muayene sırasında hastanın cildine yakın teması önlemek için eldiven giydi.)
10. The partygoers were all having fun, despite the close touch in the crowded room. (Kalabalık odadaki yakın temasa rağmen partiye katılan herkes eğleniyordu.)
11. The driver had to make a quick turn to avoid a close touch with the other car. (Sürücü, diğer arabayla yakın teması önlemek için hızlı bir dönüş yapmak zorunda kaldı.)
12. I always feel better after a massage therapist’s close touch. (Masörün yakın temasından sonra her zaman daha iyi hissederim.)
13. The child hugged his mother tightly, enjoying the close touch. (Çocuk, annesine sıkı sıkı sarılarak yakın temasın tadını çıkardı.)
14. The dance partners had to practice close touch for hours to perfect their routine. (Dans partnerleri, rutinlerini mükemmelleştirmek için saatlerce yakın temas pratikleri yapmak zorunda kaldılar.)
15. The police officer had to use force to prevent the suspect from having a close touch with the weapon. (Polis memuru, şüphelinin silahla

yakın temas kurmasını engellemek için güç kullanmak zorunda kaldı.)
16. The doctor advised the patient’s family members to avoid close touch during the contagious period. (Doktor, bulaşıcı dönemde hastanın aile üyelerinin yakın temasından kaçınmalarını önerdi.)

  1. The actors had to have close touch in the romantic scene, but it was just acting. (Aktörler romantik sahnede yakın temas kurmak zorunda kaldılar, ancak sadece oyundu.)
  2. The cat rubbed against my leg, seeking close touch and attention. (Kedi bacağıma sürtündü, yakın temas ve ilgi arayarak.)
  3. The rock climber had to use every muscle in her body to avoid a close touch with the sharp rocks. (Dağcı, keskin kayalıklarla yakın teması önlemek için vücudundaki her kası kullandı.)
  4. The couple enjoyed the close touch and intimacy of their embrace. (Çift, sarılıp yakın temasın ve yakınlığın tadını çıkardı.)

Türkçe karşılıklar:

  1. İki arkadaş arasında yakın bir temas olmasına rağmen hiçbir zaman çıkmadılar.
  2. O adamın yakın temasından rahatsız oluyorum.
  3. Dansçılar yakın temasları sayesinde koreografilerini mükemmel bir şekilde uygulayabildiler.
  4. Telefonum cebimde titreşti, birinin yakın temasını gösteriyordu.
  5. Sporcular, takımları dışındaki herhangi biriyle yakın temas kurmamaları konusunda uyarıldılar.
  6. Resim yaparken sanatçının tuvale ne kadar yakın temas kurduğuna inanamıyorum.
  7. Hemşirenin hastanın tansiyonunu ölçmek için yakın temas kurması gerekiyordu.
  8. Öğretmen, birbirine çok yakın temas kuran iki öğrenciyi ayırmak zorunda kaldı.
  9. Doktor muayene sırasında hastanın cildine yakın teması önlemek için eldiven giydi.
  10. Kalabalık odadaki yakın temasa rağmen partiye katılan herkes eğleniyordu.
  11. Sürücü, diğer arabayla yakın teması önlemek için hızlı bir dönüş yapmak zorunda kaldı.
  12. Masörün yakın temasından sonra her zaman daha iyi hissederim.
  13. Çocuk, annesine sıkı sıkı sarılarak yakın temasın tadını çıkardı.
  14. Dans partnerleri, rutinlerini mükemmelleştirmek için saatlerce yakın temas pratikleri yapmak zorunda kaldılar.
  15. Polis memuru, şüphelinin silahla yakın temas kurmasını engellemek için güç kullanmak zorunda kaldı.
  16. Doktor, bulaşıcı dönemde hastanın aile üyelerinin yakın temasından kaçınmalarını öner

Bu yazıya ilk yorumu sen yaz!

Hemen Yorum Yaz

Adını veya rumuzunu yazabilirsin.