Canvasser İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Canvasser İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Canvasser Nedir?

Canvasser, genellikle politik partiler, hayır kurumları veya ticari şirketler adına potansiyel müşterileri veya seçmenleri evlerinde, işyerlerinde veya sokakta ziyaret ederek ürünlerini veya politik görüşlerini tanıtan bir satış temsilcisidir.

İşte canvasser kelimesinin kullanıldığı 20 örnek cümle:

1. The canvasser came to my door trying to sell me a vacuum cleaner. (Canvasser kapıma gelip bana bir vakum temizleyici satmaya çalıştı.)
2. We hired some canvassers to help promote our new product. (Yeni ürünümüzü tanıtmak için bazı canvasserlar tuttuk.)
3. The canvasser from the charity organization was trying to get donations for their cause. (Hayır kurumu temsilcisi, nedenleri için bağış toplamaya çalışıyordu.)
4. The political canvassers were going door-to-door to try to get people to vote for their candidate. (Politik canvasserlar, adaylarına oy vermeleri için insanları kapı kapı dolaşarak ikna etmeye çalışıyorlardı.)
5. The canvasser handed me a flyer for a local restaurant. (Canvasser bana yerel bir restoran için bir broşür verdi.)
6. The canvasser knocked on my door just as I was sitting down for dinner. (Canvasser, akşam yemeğine oturduğum sırada kapımı çaldı.)
7. The canvassers were out in force trying to persuade people to sign their petition. (Canvasserlar, insanları dilekçelerine imza atmaya ikna etmek için yoğun bir şekilde çalışıyorlardı.)
8. The canvasser was very persistent in trying to sell me a magazine subscription. (Canvasser, bana bir dergi aboneliği satmaya çok kararlıydı.)
9. The canvassers were all wearing brightly colored t-shirts with the company logo on them. (Canvasserlar, hepsi şirket logosu olan parlak renkli tişörtler giyiyorlardı.)
10. The canvasser was trying to get me to switch my phone plan to their company. (Canvasser, telefon planımı şirketlerine geçirmeye çalışıyordu.)
11. The canvasser was very knowledgeable about the product he was selling. (

Canvasser, sattığı ürün hakkında çok bilgiliydi.)

12. I told the canvasser that I wasn’t interested in his political candidate, but he wouldn’t take no for an answer. (Canvassera, politik adayıyla ilgilenmediğimi söyledim, ancak hayır dememi kabul etmedi.)

13. The canvasser was very friendly and didn’t pressure me to buy anything. (Canvasser çok dostça davrandı ve bana bir şeyler satmaya zorlamadı.)

14. The canvassers were handing out free samples of their product to people on the street. (Canvasserlar, sokaktaki insanlara ürünlerinin ücretsiz örneklerini dağıtıyorlardı.)

15. The canvasser was trying to get me to donate money to a political campaign. (Canvasser, bir siyasi kampanyaya para bağışlamam için beni ikna etmeye çalışıyordu.)

16. The canvassers were using a mobile app to keep track of their progress as they went from door to door. (Canvasserlar, kapıdan kapıya giderken ilerlemelerini takip etmek için bir mobil uygulama kullanıyorlardı.)

17. The canvasser was trying to sell me a solar panel system for my home. (Canvasser, evim için bir güneş paneli sistemi satmaya çalışıyordu.)

18. The canvassers were wearing name tags with their company’s logo on them. (Canvasserlar, şirketlerinin logosu olan isim etiketleri takıyorlardı.)

19. The canvasser was trying to get me to sign up for a credit card with their company. (Canvasser, şirketleri için bir kredi kartı başvurusu yapmam için beni ikna etmeye çalışıyordu.)

20. I told the canvassers that I was already a regular donor to their charity, but they thanked me for my time anyway. (Canvassera, hayır kurumuna zaten düzenli olarak bağış yaptığımı söyledim, ancak yine de zamanım için teşekkür ettiler.)