Çanakkale Boğazı Özellikleri Hakkında Bilgi

Çanakkale Boğazı, Marmara Denizini Ege Denizine bağlayan boğazdır. İstanbul Boğazına göre daha az girintili çıkıntılı, buna karşılık uzunluğu onun iki katından fazladır. Rumeli kıyısında, Seddülbahir’in tam batısındaki İlyas Burnundan Çankaya Burnuna kadar uzunluğu yaklaşık 78 km, Anadolu yakasında Kum Burnundan Çar­dak Fenerine kadar uzunluğu ise yaklaşık 94 km’dir. İlyas Burnu ile Çardak Feneri arasındaki uzaklık yaklaşık 60 km’dir. Boğazın Gelibolu-Çardak Feneri arası (3,2 km) kuzey ağzını, İlyas Burnu-Kum Burnu arası (3,6 km) ise güney ağzını oluşturur. En dar yeri 1,2 km ile Kilitbahir- Çanakkale arasıdır.

Çanakkale Boğazının Özellikleri, Çanakkale Boğazı Hakkında Bilgi

Falez (yahyar) adı verilen dik kıyıları dışında, özellikle Anadolu kıyılarındaki akarsuların döküldüğü yerlerde delta ovala­rı ile bazı kıyı okları dikkati çeker. Özellikle Gelibolu Yarımadasının boğaz kıyısı ardın­da 300 m’yi aşan dağlar yer alır (Kocaçimen Tepesi 305 m, Üveyik Tepesi 363 m). Ovalar arasında, Lapseki’nin güneyinde Umurbey Çayı deltası, Çanakkale yakınındaki Kocaçay Deltası ve Kara Menderes Çayının oluşturduğu, İlion Ovası olarak da tanınan delta en önemlileridir. Nara Burnu ile Çardak çevresinde görülen kıyı okları akıntı yüzünden fazla ilerleyememiş, ama kıyılar­da küçük yaylar çizerek kumsallar oluştur­muştur. Boğazın kuzey ve orta kesimlerinde kıyının darlaşması akıntının yön değiştirme­sine neden olur; böylece, denize doğru uzanan ve uzaktan zor seçilen kıyı okları oluşmuştur. Kıyı okları, sisli havalarda ge­miler için büyük tehlike yaratır. 1953’te Nara Burnunda Türk Deniz Kuvvetleri’ne bağlı “Dumlupınar” denizaltısı ile İsveç bandıralı “Naboland” gemisinin çarpışması sonucunda 88 denizci yaşamını yitirmiştir. Boğazın ortasında kuzeyden güneye doğru uzanan ve derinliği yaklaşık 50 m olan bir oluk vardır. Bu olukta yer yer oval biçimli derin çukurlar görülür. Derinlik Nara Bur­nunun kuzeyinde 102 m’yi, Çanakkale- Kilitbahir arasında ise 109 m’yi bulur. İstanbul Boğazında olduğu gibi, boğazın dar olduğu yerlerde çok güçlü akıntıların dip birikimine olanak vermemesi sonucu bu derinlikler oluşmuştur. Yazların sıcak ve kurak, yüzey topraklarının geçirimli oluşu yüzünden, kıyılardaki bitki örtüsü İstanbul Boğazından daha yoksuldur. Alçaklarda makiler; yamaçlarda bağlar, zeytinlikler, çalılıklar ye kavaklar görülür.

Çanakkale Boğazı da İstanbul Boğazı gibi derin kesimleri deniz sularının altında kal­mış eski bir akarsu vadisidir. Jeolojik açı­dan, Neojen Bölümden (y. 26-2,5 milyon yıl önce) kalma çökellerin oluşturduğu kıvrım sistemlerinin en çukur yerindedir. Kıvrımlı Neojen çökellerinin temelinde, batıda Geli­bolu Yarımadasının Saros Körfezi boyunca yer yer yüzeye çıkmış Mezozoyik (İkinci) Zaman (y. 225-65 milyon yıl önce), Eosen Bölüm (y. 54-38 milyon yıl önce) ve Oligosen Bölüme (y. 38-26 milyon yıl önce) ait tortul­lar ile doğuda Biga Yarımadasının Mezozo­yik ve daha eski yaştaki tortulları bulunur. Eski temel ile Neojen yaştaki örtü tortullar, boğazın temeline doğru alçalan ve Üst Pliyosen Bölümden (y. 2,5 milyon yıl önce) kalma aşınım yüzeyiyle kesilmiştir. Boğaz vadisi bu yüzey üstünde kurulmuş, daha sonra yükselen aşınım yüzeyi içine kollan ile birlikte gömülerek bugünkü görünümü­nü almıştır. Bu eski akarsu vadisi son buzul çağında, deniz düzeyinin alçalma dönemin­de yarılarak bugünkü derinliğine ulaşmıştır. Zamanımızdan yaklaşık 25 milyon yıl önce başlayıp yaklaşık 7-10 bin yıl kadar önce denizlerin bugünkü düzeylerine ulaştığı son deniz basması sırasında vadi bir boğaz durumuna gelmiştir. Ama daha önce, son buzul arası dönemde bir deniz geçidi duru­muna gelmiş olduğunu gösteren kesin jeo­morfolojik kanıtlar vardır. Boğaz kıyıların­da son buzul arası döneme ait deniz çökelle­rinin ve sekilerin bulunması bunu açıkla­maktadır. Çanakkale Boğazı, Senozoyik (Yakın) Zamanda (y. 65 milyon yıl öncesin­den günümüze) İstanbul Boğazı gibi iki kez boğaz haline gelmiş ve her ikisinde de Marmara ile Karadeniz’in hem hidrolojik, hem biyolojik koşullarını derinden etkile­miştir. Buradaki eski akarsu akıntılarının akış yönünün zaman zaman değişmiş oldu­ğu çeşitli kanıtlardan anlaşılmaktadır.

Çanakkale Boğazı Akdeniz ve Ege ile Marmara ve Karadeniz arasında su alışveri­şini sağlayan iki doğal su yolundan biridir. Kuzey ağzı ile Ege Denizi arasında yaklaşık 20 cm deniz düzeyi farkı bulunmaktadır. İstanbul Boğazında olduğu gibi Çanakkale Boğazında da üst ve alt akıntı olmak üzere iki akıntı sistemi vardır. Karadeniz’den gelen ve yaklaşık binde 16-17 tuzluluğa sahip olan su İstanbul Boğazından geçerek Marmara’ya girer. Bu akıntı sularının tuzlu­luk oranı Marmara Denizinde yaklaşık bin­de 22-25’e ulaşır, yoğunluğu ise 1,0175 dolayındadır. Su sıcaklığı mevsimlere gö­re değişir; kışın 8°C-10°C, yazın 20°C-22°C’ dir. Gelen su miktarı lodos ve poyraz rüzgarları, baharda karların erimesiyle ortaya çıkan su fazlası ve Karadeniz’de, Akdeniz ve Ege’ye oranla daha az bu­harlaşma olmasının da etkisiyle farklı­lık gösterebilmektedir. Bu sular Marma­ra Denizini geçerek Çanakkale Boğazına yaklaşık 25-30 m kalınlığındaki üst akıntı biçiminde ulaşır. Hızı saniyede yaklaşık 1,5 m, Ege’ye akıttığı su miktarı yaklaşık 12.600 m3/sn’dir. Üst akıntının kenarların­da, kıyı şekillerinin neden olduğu bazı yön değişmeleri sonucunda ters akıntı halkaları oluşur; bunlar, özellikle Anadolu kıyılarının güney ve orta kesimlerinde belirgindir. 25- 30 m’den sonraki derinliklerde, yoğunluğu 1,0295, sıcaklığı ise 14°C-16°C gibi sabit bir değerde olan, daha tuzlu Ege suyu bulunur. Tuzluluk oranı yaklaşık binde 39 olan bu sular saniyede yaklaşık 0,5 m hızla Marma­ra Denizine geçer ve Çanakkale Boğazının alt akıntısını oluşturur. Kuzeye doğru gidil­dikçe kalınlığı azalan ve bir kama gibi Marmara’ya sokulan bu akıntıyla taşınan su miktarı yaklaşık 6.500 msn’dir. Alt akıntı­nın hızı ve getirdiği suyun miktarı sert ve sürekli lodos ile daha da artabilir.

Üst ve alt akıntı suları oksijen ve organik madde açısından zengindir; O2 değeri 5-6 cm3/lt’dir. Göç yollarının üzerinde bulunma­sı da Çanakkale Boğazını balıkçılıkta Türkiye’nin en verimli yörelerinden biri yapar.

Kıyılarda balıkçılık ve balık konserveci­liği oldukça gelişmiştir. Ancak son yıllarda İstanbul yöresindeki, İzmit ve Gemlik körfezindeki kent kanalizasyonları ile sanayi artıkları yoğun bir deniz kirlenmesi yaratmaktadır. Hızlı kirlenmenin yarattığı oksijen azalması, önceden çok bol olan balık türlerinin ve miktarının azalmasına yol açmıştır. Ticari önem taşıyan balıklar istavrit, kefal, köpekbalığı, kolyoz, levrek, lüfer, orkinos ve palamutbalığıdır. Yerel balıklar arasında akya, yaladerma, çitari, dülgerbalığı, hani, ispira, istrongilos, vatoz, rina, kelerbalığı, uyuşturanbalığı, trakonya sayılabilir.

Yunan mitolojisinde, Kral Athamas’ın ço­cukları altın postlu, kanatlı bir koçun sırtın­da Karadeniz’deki Kolkhis ülkesine kaçar­ken, kızı Helle Çanakkale Boğazında deni­ze düşüp boğulur. Bu yüzden boğaz ilkçağ­da, Herodotos, Strabon ve Ptolemaios’un yapıtlarında uzun süre Hellespontos adıyla yer aldı. Ortaçağdaki İtalyan denizcilik haritalarında, Anadolu Boğazı anlamına gelen Bucca Romaniae ya da antik Abydos kentinden dolayı Avido ya da Aveo adlarıy­la anılıyordu. Haçlı seferleri sırasında ise Sancti Georgii ya da Sanctus Georgius olarak biliniyordu. Batılılarca bilinen Dar- danelles adı da, Çanakkale kentinin yakla­şık 10 km güneybatısındaki antik Dardanos kentinden gelmektedir. Osmanlı arşiv kayıt­larında ise Boğaz ya da Bahr-i sefid (Akde­niz Boğazı) olarak geçer. Günümüzdeki Çanakkale Boğazı adı 15. yüzyılda kurulan Çanakkale kentine dayanır. İlkçağda boğaz büyük önem taşıyordu. Anadolu yakasında Troya, Dardanos, Lampsakos, Abydos; Gelibolu Yarımadası kıyılarında ise Sestos, Kressa, İdaion, Madytos gibi ünlü kentler vardı. Ama Marmara Denizinin kuzey ucundaki İstan­bul Boğazı üzerinde kurulan Konstantino- polis (İstanbul), ulaşım kolaylığının da kat­kısıyla hızlı bir gelişme göstererek zamanla bu kentlerin çökmesinde etken oldu. Uluslararası deniz hukuku açısından bo­ğazların hukuksal durumu, 20 Temmuz 1936’da Montreux Sözleşmesi ile düzenlen­di. Türkiye, boğazlardan geçişin hukuksal hakkını almış, barış zamanında, bütün dün­ya ülkelerinin gemilerinin geçişini kendi denetimi altında özgür bırakmıştır. Ama savaş zamanında, belirli koşullarda geçişi yasaklama hakkına sahiptir.

Boğazda, uzunluğuna oranla pek fazla yerleşim yeri görülmez. Önemli yerleşim­ler Çanakkale, Lâpseki, Gelibolu ve Ece­abat’tır.

Çanakkale Boğazı Hakkında Bilgi ve Çanakkale Boğazı Özellikleri İle İlgili Sorularınızı ve Yorumlarınızı Aşağıdan Hemen Yazabilirsiniz.

2 yorum

boşver için bir yanıt yazın Yanıtı iptal et

Adını veya rumuzunu yazabilirsin.