Be Encumbered With İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Be Encumbered With İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Be Encumbered With Ne Demek?

Be Encumbered With, bir şeyin ağırlığı veya yükü altında ezilip kalmak anlamına gelir.

Örnek Cümleler:

  1. I am encumbered with too much work right now. (Şu anda çok fazla işle boğuşuyorum.)

  2. Don’t let yourself be encumbered with unnecessary baggage. (Gereksiz yükler altında ezilmeyin.)

  3. His financial problems encumbered him for years. (Finansal sorunları yıllarca onu zorladı.)

  4. The athlete was encumbered with a heavy backpack during his run. (Sporcu koşusu sırasında ağır bir sırt çantası ile zorlandı.)

  5. She was encumbered with a heavy responsibility. (Ağır bir sorumluluk altındaydı.)

  6. The company is encumbered with a lot of debt. (Şirket birçok borçla uğraşıyor.)

  7. He feels encumbered with all the demands of his job. (İşinin tüm talepleriyle başa çıkmakta zorlanıyor.)

  8. The project was encumbered with too many restrictions. (Proje çok fazla kısıtlama ile engellenmişti.)

  9. She was encumbered with her heavy coat in the hot weather. (Sıcak havada ağır ceketi ile zorlandı.)

  10. The team was encumbered with a lack of resources. (Takım, kaynak eksikliği nedeniyle zorlandı.)

  11. The company was encumbered with legal troubles. (Şirket, hukuki sorunlarla uğraşıyordu.)

  12. She was encumbered with feelings of guilt. (Suçluluk duyguları ile mücadele ediyordu.)

  13. The team was encumbered with a slow computer system. (Takım yavaş bir bilgisayar sistemiyle karşı karşıyaydı.)

  14. The project was encumbered with bureaucratic red tape. (Proje, bürokratik engellerle karşılaştı.)

  15. The company was encumber

    ed with outdated technology. (Şirket eski teknolojilerle uğraşıyordu.)

  16. He was encumbered with physical disabilities. (Fiziksel engellerle karşı karşıya kaldı.)

  17. The team was encumbered with a lack of communication. (Takım, iletişim eksikliği nedeniyle zorlandı.)

  18. She was encumbered with a difficult decision. (Zor bir kararla karşı karşıya kaldı.)

  19. The company was encumbered with a lawsuit. (Şirket bir dava ile uğraşıyordu.)

  20. He was encumbered with emotional baggage. (Duygusal yüklerle başa çıkmakta zorlandı.)

  21. The team was encumbered with a lack of experience. (Takım, deneyim eksikliği nedeniyle zorlandı.)

Bu yazıya ilk yorumu sen yaz!

Hemen Yorum Yaz

Adını veya rumuzunu yazabilirsin.