Bastardize İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Bastardize İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Bastardize

Bastardize kelimesi Türkçe’de “bozmak, kötüleştirmek, soysuzlaştırmak” gibi anlamlara gelir.

  1. The movie adaptation completely bastardized the original novel. (Film uyarlaması orijinal romanı tamamen bozdu.)
  2. He bastardized the family name by his criminal actions. (Suçlu davranışlarıyla aile adını kötüleştirdi.)
  3. The company’s decision to use child labor will bastardize their reputation. (Çocuk işçi kullanma kararı şirketin itibarını kötüleştirecek.)
  4. She felt like the new management was trying to bastardize the company’s culture. (Yeni yönetimin şirket kültürünü bozmaya çalıştığını hissetti.)
  5. The chef refused to bastardize the traditional recipe. (Şef geleneksel tarifi bozmamayı reddetti.)
  6. The politician’s corruption scandal bastardized his legacy. (Politikacının yolsuzluk skandalı mirasını soysuzlaştırdı.)
  7. The journalist accused the news outlet of bastardizing the facts. (Gazeteci, haberleri bozmakla suçladığı haber kanalına karşı çıktı.)
  8. The artist felt like commercializing her work would bastardize its authenticity. (Sanatçı, eserlerini ticarileştirmenin onların otantikliğini bozacağını hissetti.)
  9. The teacher warned the students not to bastardize the language with slang. (Öğretmen öğrencilere argo ile dilin bozulmaması konusunda uyardı.)
  10. Using clickbait headlines can bastardize the credibility of a news article. (Tıklama aldatmacalı başlıklar, bir haber makalesinin güvenilirliğini bozabilir.)
  11. The production company decided to bastardize the classic play with modern updates. (Yapım şirketi, modern güncellemelerle klasik oyunu bozmaya karar verdi.)
  12. The businessman’s shady deals bastardized the company’s financial records. (İş adamının şüpheli işleri şirketin mali kayıtlarını bozdu.)
  13. The social media influencer’s sponsored posts bastardized her authenticity. (Sosyal medya etkileyicisinin sponsorlu gönderileri, onun otantikliğini bozdu.)
  14. The athlete was accused of bastardizing the spirit of fair play. (Sporcu, adil oyun ruhunu bozmakla suçlandı.)
  15. The historian criticized the inaccurate portrayal of history in the movie for bastardizing the truth. (Tarihi yanlış gösterimine karşı çıkan tarihçi, filmin gerçeği bozduğunu söyledi.)
  16. The company’s cost-cutting measures bastardized the quality of their products. (Maliyetleri düşürmek için alınan önlemler, ürünlerinin kalitesini bozdu.)
  17. The celebrity’s controversial statements bastardized her public image. (Ünlünün tartışmalı açıklamaları, kamusal imajını kötüleştirdi.)
  18. The politician’s

use of hate speech bastardized the political discourse. (Politikacının nefret söylemi kullanması, siyasi tartışmayı bozdu.)
19. The fashion industry’s use of sweatshops has been criticized for bastardizing ethical production practices. (Moda endüstrisinin ter dökülen işletmeleri kullanması, etik üretim uygulamalarını bozmakla eleştirildi.)

  1. The author was accused of bastardizing cultural traditions in their book. (Yazar, kitabında kültürel gelenekleri bozmakla suçlandı.)

Bu yazıya ilk yorumu sen yaz!

Hemen Yorum Yaz

Adını veya rumuzunu yazabilirsin.