
Bastard İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı
Bastard kelimesinin Türkçe anlamı:
Bastard, Türkçe’de “gayrimeşru çocuk” anlamına gelir. Bu kelime aynı zamanda argo bir şekilde “kötü insan” anlamında da kullanılabilir.
Örnek cümleler:
- He was born a bastard and never knew his real father. (O, gayrimeşru bir çocuk olarak doğdu ve gerçek babasını hiç tanımadı.)
- Stop treating me like a bastard just because I made a mistake. (Bir hatam yüzünden beni kötü biriymişim gibi davranmayı bırak.)
- The nobleman refused to acknowledge his bastard son. (Soylu adam, gayrimeşru oğlunu tanımaktan kaçındı.)
- He is the bastard son of a famous politician. (O, ünlü bir siyasetçinin gayrimeşru oğludur.)
- I don’t want to be seen as a bastard for breaking up with her. (Onunla ayrıldığım için kötü biri olarak görülmek istemiyorum.)
- His father was a bastard who abandoned his mother before he was born. (Babası, doğmadan önce annesini terk eden bir kötü insandı.)
- The king had several bastard children, but only his legitimate heirs could inherit the throne. (Kralın birkaç gayrimeşru çocuğu vardı, ancak yasal varisleri tahta miras alabilirdi.)
- I can’t believe you called me a bastard in front of all our friends. (Tüm arkadaşlarımızın önünde beni kötü biri olarak nitelendirdiğine inanamıyorum.)
- She always felt like a bastard because she never knew her father. (Babasını hiç tanımadığı için her zaman kötü biri olarak hissetti.)
- The man was a bastard who cheated on his wife and neglected his children. (Adam, karısını aldattığı ve çocuklarına ilgisiz kaldığı için kötü biriydi.)
- Don’t be such a bastard and help me out. (Kötü biri olma ve bana yardım et.)
- The novel tells the story of a young bastard who rises to power. (Roman, güç kazanan genç bir gayrimeşru çocuğun hikayesini anlatıyor.)
- I didn’t mean to sound like a bastard, I just wanted to be honest with you. (Kötü biri gibi görünmek istemedim, sadece seninle dürüst olmak istedim.)
- The bastardization of the language made it difficult for foreigners to understand. (Dilin gayrimeşrulaştırılması, yabancıların anlamasını zorlaştırdı.)
- He was always taunted for being a bastard, even though it wasn’t his fault. (O, suçu olmamasına rağmen, her zaman bir gayrimeşru çocuk olduğu için alay edildi.)
- The bastard left his family without any money or support. (Kötü insan, a
ilesine hiçbir para veya destek bırakmadan ailesini terk etti.)
17. She couldn’t believe that her own father would call her a bastard. (Kendi babasının onu kötü biri olarak nitelendirdiğine inanamadı.)
- The bastardization of the music industry led to a decline in the quality of music. (Müzik endüstrisinin gayrimeşrulaştırılması, müziğin kalitesinde bir düşüşe neden oldu.)
- He was always referred to as the bastard child of the family, which made him feel ashamed. (O, her zaman ailesinin gayrimeşru çocuğu olarak anılırdı, bu da onu utanç duygusuyla doldurdu.)
- The character in the movie was a bastard who didn’t care about anyone but himself. (Filmin karakteri, kendisinden başka kimseye önem vermeyen kötü biriydi.)
Türkçe karşılıklar:
– gayrimeşru çocuk
– kötü insan
Hemen Yorum Yaz