Bandy İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Bandy İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Bandy

Bandy, buz hokeyine benzer bir kış sporudur. Oyuncular, sopalarla ve bir top ile oynarlar. Oyun sahası buzlu bir alan olup, her takım 11 oyuncudan oluşur.

Örnek Cümleler:

1. I love playing bandy in the winter. (Kışın bandy oynamayı seviyorum.)
2. Bandy is a popular sport in Sweden. (Bandy İsveç’te popüler bir spordur.)
3. The bandy game was cancelled due to the bad weather. (Bandy maçı kötü hava koşulları nedeniyle iptal edildi.)
4. The bandy field was slippery, making it hard to keep your balance. (Bandy sahası kaygan olduğu için dengeyi korumak zordu.)
5. She practices bandy every weekend. (O, her hafta sonu bandy antrenmanı yapar.)
6. The bandy stick is longer than a regular hockey stick. (Bandy sopası normal bir hokey sopasından daha uzundur.)
7. They won the bandy championship last year. (Geçen yıl bandy şampiyonluğunu kazandılar.)
8. Bandy is a team sport, so communication is key. (Bandy bir takım sporudur, bu nedenle iletişim çok önemlidir.)
9. The bandy game was very intense, with both teams playing their hardest. (Bandy maçı çok yoğun geçti, her iki takım da en iyi şekilde oynadı.)
10. Bandy is a fun way to get exercise during the winter. (Bandy, kışın egzersiz yapmanın eğlenceli bir yoludur.)
11. I’m not very good at bandy, but I still enjoy playing it. (Bandy’de pek iyi değilim, ama yine de oynamaktan keyif alıyorum.)
12. The bandy tournament lasted all weekend. (Bandy turnuvası tüm hafta sonu sürdü.)
13. The bandy goalie made a great save. (Bandy kalecisi harika bir kurtarış yaptı.)
14. Bandy is a fast-paced game that requires quick reflexes. (Bandy hızlı tempolu bir oyundur ve hızlı refleksler gerektirir.)
15. The bandy team practiced their passing skills. (Bandy takımı pas becerilerini antrenman yaptı.)
16. The bandy fans cheered loudly when their team scored. (Bandy taraftarları takımları gol attığında yüksek sesle tezahürat yaptı.)
17. Bandy is a physically demanding sport that requires strength and endurance. (Bandy, güç ve dayanıklılık gerektiren fiziksel olarak zorlayıcı bir spordur.)
18. They had to cancel the bandy game due to a power outage. (Elektrik kesintisi nedeniyle bandy maçını iptal etmek zorunda kaldılar.)
19. The bandy team celebrated their victory with a party. (Bandy takımı zaferlerini bir partiyle kutladı.)
20. I’m looking forward to playing bandy with my friends this weekend.

Devam Etmek

Devam etmek, bir işe veya etkinliğe devam etmek veya bir eylemi sürdürmek anlamına gelir.

Örnek Cümleler:

1. I need to take a break before I can continue working. (Devam etmeden önce bir mola vermem gerekiyor.)
2. The meeting will continue after lunch. (Toplantı öğle yemeğinden sonra devam edecek.)
3. She plans to continue her education by getting a master’s degree. (O, bir yüksek lisans derecesi alarak eğitimine devam etmeyi planlıyor.)
4. Despite the challenges, we will continue to work towards our goal. (Zorluklara rağmen, hedefimize doğru çalışmaya devam edeceğiz.)
5. The band will continue playing until midnight. (Grup gece yarısına kadar çalmaya devam edecek.)
6. She hopes to continue her career in a different field. (O, kariyerine farklı bir alanda devam etmeyi umuyor.)
7. The rain stopped briefly, but then continued for the rest of the day. (Yağmur kısa bir süre durdu, ancak sonra günün geri kalanında devam etti.)
8. He promised to continue supporting the charity even after he retired. (Emekli olduktan sonra bile hayır kurumunu desteklemeye devam etmeyi söz verdi.)
9. The teacher asked the students to continue working on their essays. (Öğretmen öğrencilerden denemelerine devam etmelerini istedi.)
10. The construction project will continue until next year. (İnşaat projesi gelecek yıla kadar devam edecek.)
11. She decided to continue her trip even though it was raining. (Yağmur yağmasına rağmen seyahatine devam etmeye karar verdi.)
12. The negotiations will continue until a compromise is reached. (Tartışmalar bir uzlaşıya varılana kadar devam edecek.)
13. He had to stop and rest before he could continue climbing the mountain. (Dağa tırmanmaya devam etmeden önce durup dinlenmek zorunda kaldı.)
14. The game will continue tomorrow due to the weather delay. (Hava gecikmesi nedeniyle oyun yarın devam edecek.)
15. She promised to continue her efforts to reduce plastic waste. (O, plastik atıkları azaltma çabalarına devam etmeyi söz verdi.)
16. The judge ordered the trial to continue despite objections from the defense. (Savunmanın itirazlarına rağmen hakim duruşmanın devam etmesini emretti.)
17. He was tired, but he pushed himself to continue running. (Yorgun olsa da koşuya devam etmek için kendini zorladı.)
18. The school will continue to offer online classes even after in-person classes resume. (Okul, yüz yüze sınıflar tekrar başlasa bile çevrimiçi dersler sunmaya devam edecek.)
19. The singer will continue touring until the end of the year. (Şark