Bab-ı Fetva Nedir

Bab-ı Fetva Ne Demek, Bab-ı Fetva Nedir Hakkında Bilgi

Bâb-ı Fetva, bâb-i meşihat veya şeyhülis­lam kapısı olarak da bilinir, Osmanlılarda şeyhülislamlık mertebesine ve fetva dairesine verilen isimdir.

18.    yüzyıla değin şeyhülislamın bir dairesi yoktu. Görevini kendi konağında ve toplan­tılara katılarak sürdürür, istendiğinde fetva verirdi. Bu nedenlerle önceleri devlet örgü­tü içinde Bâb-ı Fetva’ya gereksinim duyul­madı. 16. yüzyıldan başlayarak aynı zaman­da ulemanın da başı olan şeyhülislamın iş yükünün artması üzerine, şeriat konuların­da uzman kişilerin ona danışmanlık etmesi zorunluluk haline geldi. Fetva emini denen bu uzmanların, halktan da gelen sorunları inceleyerek fetvalar hazırlayabilmeleri için ayrılan yerler, Bâb-ı Fetva’nın kurulması yönünde ilk adımlardı. 18. yüz­yılda sayıları giderek artan müderris ve kadıların atama işlemleri, yargı kurallarının işlemesi ve fetva istekleri, yüzyılın ikinci yarısında, dini-resmî nitelikli Bâb-ı Fetva’ nın kurulmasıyla sonuçlandı. Burada, fetva verme yetkisini taşıyan kethüda, yönetimle ilişkileri yürüten telhisçi, halkın istediği fetvaları hazırlayan mektupçu ve fetva emi­ni ile çuhadar, mühürdar, müsevvid, mübeyyiz, mukabeleci gibi görevliler ve bunla­ra bağlı kalemler vardı.

II. Mahmud (hd 1808-39), Bâb-ı Fetva’yı bir nezaret düzeyinde denetime almayı, fetva yetkisi ile yargı yetkisi arasında yakınlaşmayı öngördü. Kazaskerlerle İstanbul kadısının birlikte yürüttükleri huzur mürafaalarının başkanlığını da şeyhülislama ver­di. Bu gelişmeler sırasında, 1826’da Yeni­çeri Ocağı’nın kaldırılmasıyla boş kalan eski Ağa Kapısı’na yerleşen Bâb-ı Fetva’nın daha geniş bir örgüte kavuşması ise Tanzi­mat döneminde gerçekleşti ve burada bir fetvahane oluşturuldu. Ama Batı’dan alman yenilikler konusunda fetvahaneye ve şey­hülislama başvurulmayarak Bâb-ı Fetva’nın olumsuz bir tavır takınması önlenmeye çalışılırken, Mecelle’nin hazırlanması örne­ğinde olduğu gibi, Tanzimat’a destek olması gözetildi. Şeyhülislamın, meclis-i vükelaya katılması sürecinde ise şeriye mahkemeleri ve medreseler Bâb-ı Fetva’ya bağlandı. Devlet yönetiminin giderek dünyevileşmesi karşısında içe dönük sorunlarla uğraşan Bâb-ı Fetva, 1868’de Divan-ı Ahkâm-ı Adli­ye Nezareti’nin kurulması ile simgesel bir kuruma dönüştü.

II. Meşrutiyet’ten (1908) sonra İttihat ve Terakki yönetimi, şeriye mahkemeleri ile medreseleri de Bâb-ı Fetva’dan ayırdı. 1914’te Bâb-ı Fetva aracılığı ile dünya Müslümanları Osmanlı Devleti’ne yardıma çağırıldı ve bu amaçla cihad-ı ekber ilan edildi. Milli Mücadele’ye cephe alan Bâb-ı Fetva, 1 Kasım 1922’de saltanatla birlikte kaldırıldı.

1 yorum

feyza için bir yanıt yazın Yanıtı iptal et

Adını veya rumuzunu yazabilirsin.