Almost İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Almost İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Almost Nedir?

Almost kelimesi İngilizce bir zarftır ve “neredeyse, hemen hemen” gibi anlamlara gelir. Bir şeyin tam olmadığını ancak çok yakın olduğunu ifade etmek için kullanılır.

Örnek Cümleler:

1. I almost missed my flight this morning. (Bu sabah uçağımı neredeyse kaçırıyordum.)
2. She almost never eats meat. (O neredeyse hiç et yemez.)
3. He almost won the race but came in second place. (Yarışı neredeyse kazandı ama ikinci oldu.)
4. I almost forgot to wish you a happy birthday! (Doğum gününü kutlamayı neredeyse unutuyordum!)
5. The movie was almost three hours long. (Film neredeyse üç saat sürdü.)
6. I almost always have my coffee with cream and sugar. (Kahvemi neredeyse her zaman krema ve şekerle içerim.)
7. The store is almost out of stock. (Dükkan neredeyse stokları tükendi.)
8. We’re almost there, just a few more minutes. (Neredeyse oradayız, sadece birkaç dakika daha.)
9. She almost fell off the bike when she hit a bump. (Bir tümseğe çarptığında neredeyse bisikletten düştü.)
10. He almost missed the bus because he was running late. (Geç kalmıştı, neredeyse otobüsü kaçırıyordu.)
11. The cake was almost perfect except for a small crack on top. (Kek neredeyse mükemmeldi, sadece üstünde küçük bir çatlak vardı.)
12. I almost didn’t recognize her with her new haircut. (Yeni saç kesimiyle neredeyse onu tanıyamadım.)
13. The concert was almost cancelled due to bad weather. (Kötü hava koşulları nedeniyle konser neredeyse iptal edildi.)
14. He almost dropped his phone when he heard the news. (Haberleri duyunca neredeyse telefonunu düşürüyordu.)
15. We almost got lost on the hiking trail. (Yürüyüş patikasında neredeyse kayboluyorduk.)
16. I almost bought that shirt but it was too expensive. (O gömleği neredeyse satın alacaktım ama çok pahalıydı.)
17. She almost always wears sunglasses when she’s outside. (Dışarıda olduğunda neredeyse her zaman güneş gözlüğü takar.)
18. The project is almost finished, we just need to do some final touches. (Proje neredeyse tamamlandı, sadece bazı son dokunuşlara ihtiyacımız var.)
19. He almost broke his ankle when he tripped on the stairs. (Merdivenlerde tökezlediğinde bileği neredeyse kırdı.)
20. The store is almost closing, we need to hurry up. (Dükkan neredeyse kapanıyor, acele etmemiz gere

Türkçe Karşılıkları:

1. Bu sabah uçağımı neredeyse kaçırıyordum.
2. O neredeyse hiç et yemez.
3. Yarışı neredeyse kazandı ama ikinci oldu.
4. Doğum gününü kutlamayı neredeyse unutuyordum!
5. Film neredeyse üç saat sürdü.
6. Kahvemi neredeyse her zaman krema ve şekerle içerim.
7. Dükkan neredeyse stokları tükendi.
8. Neredeyse oradayız, sadece birkaç dakika daha.
9. Bir tümseğe çarptığında neredeyse bisikletten düştü.
10. Geç kalmıştı, neredeyse otobüsü kaçırıyordu.
11. Kek neredeyse mükemmeldi, sadece üstünde küçük bir çatlak vardı.
12. Yeni saç kesimiyle neredeyse onu tanıyamadım.
13. Kötü hava koşulları nedeniyle konser neredeyse iptal edildi.
14. Haberleri duyunca neredeyse telefonunu düşürüyordu.
15. Yürüyüş patikasında neredeyse kayboluyorduk.
16. O gömleği neredeyse satın alacaktım ama çok pahalıydı.
17. Dışarıda olduğunda neredeyse her zaman güneş gözlüğü takar.
18. Proje neredeyse tamamlandı, sadece bazı son dokunuşlara ihtiyacımız var.
19. Merdivenlerde tökezlediğinde bileği neredeyse kırdı.
20. Dükkan neredeyse kapanıyor, acele etmemiz gerekiyor.

Translation:

1. I almost missed my flight this morning. (Bu sabah uçağımı neredeyse kaçırıyordum.)
2. She almost never eats meat. (O neredeyse hiç et yemez.)
3. He almost won the race but came in second place. (Yarışı neredeyse kazandı ama ikinci oldu.)
4. I almost forgot to wish you a happy birthday! (Doğum gününü kutlamayı neredeyse unutuyordum!)
5. The movie was almost three hours long. (Film neredeyse üç saat sürdü.)
6. I almost always have my coffee with cream and sugar. (Kahvemi neredeyse her zaman krema ve şekerle içerim.)
7. The store is almost out of stock. (Dükkan neredeyse stokları tükendi.)
8. We’re almost there, just a few more minutes. (Neredeyse oradayız, sadece birkaç dakika daha.)
9. She almost fell off the bike when she hit a bump. (Bir tümseğe çarptığında neredeyse bisikletten düştü.)
10. He almost missed the bus because he was running late. (Geç kalmış