Be On The Point Of İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Be On The Point Of İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Be on the point of

Türkçe anlamı: Yakın zamanda bir eylemi gerçekleştirmek üzere hazır olmak, yapacakken son anda vazgeçmek veya başka bir şey nedeniyle ertelenmek.

1. She was on the point of quitting her job when her boss offered her a promotion. (İşinden istifa etmek üzereyken patronu ona terfi teklif etti.)
2. I was on the point of calling the police when the burglars fled the scene. (Hırsızlar sahneyi terk ederken polisi aramak üzereydim.)
3. He was on the point of proposing to his girlfriend when he realized he wasn’t ready for marriage. (Kız arkadaşına evlenme teklif etmek üzereyken evliliğe hazır olmadığını fark etti.)
4. The company was on the point of bankruptcy before they received a major investment. (Büyük bir yatırım almadan önce şirket iflasın eşiğindeydi.)
5. She was on the point of tears after hearing the sad news. (Üzücü haberi duyduktan sonra gözyaşlarına hakim olamıyordu.)
6. The car was on the point of breaking down when they finally arrived at the gas station. (Benzin istasyonuna sonunda varırken araba neredeyse bozulmak üzereydi.)
7. The team was on the point of winning the game when the opposing team scored a last-minute goal. (Rakip takım son dakikada gol attığında, takım oyunu kazanma aşamasındaydı.)
8. I was on the point of canceling the trip due to bad weather conditions. (Kötü hava koşulları nedeniyle seyahati iptal etmek üzereydim.)
9. He was on the point of accepting the job offer when he received a better offer from another company. (Başka bir şirketten daha iyi bir teklif aldığında iş teklifini kabul etmek üzereydi.)
10. They were on the point of giving up before they finally found a solution to the problem. (Sorunun çözümünü bulmadan önce pes etmek üzereydiler.)
11. She was on the point of screaming when she saw a spider on the wall. (Duvara çıkan bir örümcek gördüğünde bağırmak üzereydi.)
12. He was on the point of finishing his book when he realized he needed to rewrite the ending. (Kitabını bitirmek üzereyken, sonunu yeniden yazması gerektiğini fark etti.)
    13. The building was on the point of collapsing due to structural damage. (Yapısal hasar nedeniyle bina çökmek üzereydi.)
    14. She was on the point of giving a speech when she forgot her notes. (Notlarını unuttuğunda konuşmasını yapmak üzereydi.)
    15. The train was on the point of departing when they finally arrived at the station. (İstasyona sonunda varırken tren hareket etmek üzereydi.)
    16. The company was on the point of launching a new product when they discovered a major flaw in the design. (Tasarımda önemli bir hata keşfettiklerinde, şirket yeni bir ürün piyasaya sürmek üzereydi.)
    17. The students were on the point of failing the class before they received extra help from the teacher. (Öğretmenden ek yardım almadan önce sınıfta başarısız olma aşamasındaydılar.)
    18. He was on the point of proposing a new project when the meeting was interrupted. (Toplantı kesildiğinde yeni bir proje önermek üzereydi.)
    19. The company was on the point of expanding to new markets when they faced unexpected competition. (Beklenmedik bir rekabetle karşılaştıklarında yeni pazarlara açılmak üzereydiler.)
    20. She was on the point of losing her temper when her colleague apologized for the mistake. (Hatası için meslektaşı özür dilediğinde öfkelenmek üzereydi.)
    21. The cake was on the point of burning when they took it out of the oven. (Fırından çıkarırken kek yanmak üzereydi.)
    22. The plane was on the point of taking off when they announced a delay due to bad weather. (Kötü hava koşulları nedeniyle bir gecikme açıklandığında uçağın havalanma aşamasındaydı.)