Atatürk, askerliğinin başladığı ilk yıllarda Trablusgarp’ta görev yapmıştı. Görev yaptığı bu bölgede Atatürk, bölgedeki halkı işgallere karşı ayaklandırarak Gerilla Savaşı adı verilen bir savaş türü konusunda da deneyim sahibi olmuştu. Bu, işgalci kuvvetlere karşı vur kaç şeklinde sürdürülen bir savaş anlamına gelmekteydi.
Osmanlı Hükümeti, içerisinde bulunduğu durum itibariyle tamamıyla işgalci devletlerin kıskacı altındaydı. Burada alınan her türlü karar takip ve kontrol ediliyor, hükümet yönlendiriliyordu. Mevcut şartlar altında Osmanlı Hükümeti, devleti koruyabilecek niteliğini tamamı ile kaybetmişti. Kuva-yı Milliye, tam da bu noktada ortaya çıkmıştır. Atatürk’ün de tecrübelerine dayanan teşebbüsü ile halkı bilgilendirmesi sonucunda halk, kendisini koruyacak ve savunacak kişinin yine kendisi olduğunu anlamış ve bölgesel birlikler oluşturmaya başlamıştı.
Bu bölgesel birliklere, Kuva-yı Milliye (Milli Kuvvetler) adı verilmiştir. Bu birlikler, düzenli ordunun terhis edilmiş ve dağıtılmış olduğu yıllarda vatan savunması için kendi ellerinden ne geliyorsa yapmışlardır. İlk aktif direniş, Hatay’da Fransız birliklerine karşı yapılmış olmakla birlikte burada Kuvayımilliye birlikleri önemli bir zafer kazanmışlardır. Daha sonraları Yunanlıların İzmir’i işgali üzerine de Kuvayımilliye birlikleri bölgede aktif olarak rol oynamışlardır.
Bu birlikler, birbirinden bağımsız olarak çalışan ve düzensiz birliklerdi. Bir noktaya bağlı olmadan çalışmaları ile birlikte genelde yörenin ileri gelen kişileri veya eski askerler tarafından komuta edilerel düşmana karşı direniyorlardı. Daha sonraları bu birliklerin birçoğu, düzenli ordunun oluşmasında etkin olarak rol oynamışlarsa da düzenli orduya katılmayı istemeyen ve isyan eden birlikler de olmuştur. Ülkenin bütünlüğünün sağlanması amacı ile düzenli orduya katılmak istemeyen isyancı birlikler, düzenli ordu tarafından ortadan kaldırılmıştır.
Kuvayimilliye Hareketi Nasıl Doğdu Adlı Yazımızla İlgili Yorumlarınızı Yorum Kısmından Yazabilirsiniz
Hemen Yorum Yaz