Harput Hakkında Kısa Bilgi
Harput, 19. yüzyıla değin Doğu Anadolu’ nun başlıca kültür merkezlerinden olan eski kent. Güneyindeki Uluova’da Mamuretü’l- Aziz (bugün Elazığ) kentinin kurulmasından sonra geriledi. Günümüzde tarihsel kalıntıları ve doğal özellikleri açısından önem taşımaktadır.
Harput, İÖ 8. yüzyılda Hitit-Urartu sınırında stratejik bakımdan önemli bir kaleydi. İÖ 7. yüzyılda Asur, İÖ 6. yüzyılda Med ve İÖ 5. yüzyılda da Pers yönetimine girdi. Roma döneminde, İmparator Diocletianus (hd 285-305) tarafından alındı. Bizans döneminde 4. Armenia Theması’na katıldı, ve kalesi onarıldı. Bu dönemde adı Ziata Castellum idi (Ziata Kalesi). Daha sonra Araplar buraya aynı anlamda, Hısn Ziyad dediler. Eski çağlardan beri bilinen Harta- bird, Harberd, Karberd, Harpurt adları ise “taş kale” anlamına gelir. Evliya Çelebi’nin “Diyar-ı Hasan Ziyad” yakıştırması gibi, bazı yazarlar da Harput’u, “Hayrü’l-Büyut” biçiminde yazmışlardır.
Anadolu’ya yönelik Arap akınlarının yoğunlaştığı 8-10. yüzyıllarda Harput birçok kez el değiştirdi. Ama genellikle yerel hükümdarların yönetiminde kaldı. 12. yüzyılda Muhammed bin Çubuk et-Türkmani’; nin yönetimine girdi. Bunu Artukluların egemenliği izledi. Bu aileden Belek burayı üs edinerek Urfa ve Kudüs’teki kontluklara savaş açtı. Belek’in ölümünden sonra Artukluların Hısn Keyfa (Hasankeyf) kolunun başlıca kenti olarak imar edildi. 1230’da Celaleddin Harezmşah’ın, 1233’te Anadolu Selçuklu hükümdarı I. Keykubad’m, 1366’da Dulkadıroğullarının, 1397’de Kadı Burhaneddin’in eline geçti. 1403’te Timur’un birliklerine teslim olan kale, uzun süre Akkoyunlu yönetiminde kaldı. 1515’te de Bıyıklı Mehmed Paşa tarafından alınarak Osmanlı topraklarına katıldı.
Diyarbekir Eyaleti’ne bağlı bir sancak durumuna getirilen Harput’un 1518’de 425 Müslüman ve 320 Hıristiyan aileden oluşan kalabalık bir nüfusu vardı. Çıkarılan bir kanunname ile buradaki yerel yönetim ve yasa uygulamalarının korunması amaçlandı. Vergi düzenlemeleri de Hasan Padişah Kanunu’na göre yenilendi. 1530’daki tahrirde 14 Müslüman, 4 Ermeni mahallesinde toplam 964 hanenin olduğu saptandı. 17. yüzyılda Çin ve Hint kervan yollarının güzergâhının değişmesi, Harput’un gerilemesine yol açtı. Bunda Celali ayaklanmalarının da etkisi oldu. Kale içindeki evler ve 600 dolayındaki üretim tezgâhı hızla terk edilmeye başladı. 1646’da toplam hane sayısı, 550’si Müslüman olmak üzere, 730’a düşmüş bulunuyordu. Ağırlaşan avarız vergisi, mütegalli’be baskısı ve bir içkale konumundaki Harput Kalesi’nin önemini yitirmesi de kentin gerilemesinin nedenleri arasındaydı. Harput’un eski mahalleleri 18. yüzyıl başında çok az nüfus barındıran harap görünümlü semtlerdi. Halk kentin aşağısındaki, Mezra denen düzlüğe taşınıyordu. 1834’te doğu eyaletlerinin ıslahı için gönderilen Reşid Mehmed Paşa, mezrada yeni yapılar yaptırarak sancak merkezini buraya taşıdı. Abdülaziz döneminde de (1861-76) Mamuretü’l-Aziz adıyla yeni bir kent oluşturuldu. 19. yüzyılın ikinci yarısında nüfusu 3 bine kadar gerileyen Harput, 1876’da Protestanlığı yaymayı amaçlayan bir Amerikan misyonunun merkezi görünümündeydi. Burada bir Amerikan Koleji de açılmıştı. 1880’deki vilayet salnamesine göre Harput’taki 2.361 hanede 3.896’sı Müslüman, 1.567’si Ermeni, 194’ü Süryani ve 40’ı Latin olmak üzere toplam 5.697 kişi yaşamaktaydı. 10 cami, 4 kilise, 8 kütüphane, 9’u azınlıklara ait olmak üzere 22 okul ve 10 medrese vardı. 20. yüzyıl başında Harput’un ünlü kök boyacılığının yanı sıra saraçlık, bakırcılık ve ipekli dokumacılık gibi meslekler de unutulmaya yüz tuttu.
Harput Kalesi, iç ve dış surları ile Artuklu yapısı olmakla birlikte, ilkçağda yapılmış bir kalenin temelleri üstüne oturtulmuştur. En eski kalenin Urartularca yapıldığı bilinmektedir. Kayalarda o dönemden kalma tüneller, nişler, merdivenler dikkati çeker. Artuklu burçlarının en önemlisi Büyük Burç’tur. Kale son görünümünü Dulkadıroğullan zamanında almıştır. Kalenin alt kesimindeki yamaçta, kayalar üstüne kurulmuş olan Meryem Ana Kilisesi, en eski Süryani kiliselerindendir. Harput’taki en önemli yapıt, 30 m x 40 m boyutlarında dikdörtgen planlı Harput Ulucamisi’dir. Artuklu hükümdarlarından Fahreddin Kara Aslan’ın 1156’da yaptırdığı caminin namaz mekânı, kıble duvarına paralel üç sahna bölünmüştür. Beşik tonoz örtülü sahınların birincisi, mihrabın önünde bir kubbeyle kesilmektedir. Caminin havuzlu avlusu iki yanına ve kuzey tarafına yapılan eklemeler sonucunda küçülmüştür. Üzün Hasan’ın annesi Sârâ Hatun’un adım taşıyan ikinci büyük cami 1843’te yenilenmiştir. Ağa Camisi (1540), Kurşunlu Camisi (1738) ve Meydan Camisi (1703) eski özelliklerini yitirmiş yapılardır. Kale içinde çok sayıda türbe ve mescit yer almaktadır. Çok harap durumdaki Cimşid, Kale, Dere, Hoca, Kalealtı, Arslaniye, Şehraz ve Paşa hamamları kentin eski büyüklüğünü göstermeleri bakımından önemlidir. Son yıllarda yerel kültürün araştırılması ve tanıtılması için çok yönlü çalışmalar, kazılar yapılmaktadır. 1960’ta Alaca mescit’te açılan Harput Müzesi’ndeki Urartu yapıtlarının zenginliği dikkati çekmektedir. Harput hakkında genel bilgiler verdik.
Hemen Yorum Yaz